Gerçekten insanların içine yer eden şey, gündemi ileri taşıyacak olan güven kabiliyetidir. | TED | وما يدور حقًا في الناس هى تلك القدرة على الثقة وتحريك جدول الأعمال إلى الأمام. |
Nesnelerin İnterneti dünyasında toplumumuzun doğru işlev göstermesi için bu birbirine bağlı cihazları destekleyen sisteme olan güven çok önemlidir. | TED | ليضمن مجتمعنا الفعالية الصحيحة في عالم الأجهزة المتصلة بالإنترنت، فإن الثقة في الأنظمة التي تدعم الأجهزة المتصلة هي أمر حيوي. |
Medyaya olan güven yerlerde | TED | انخفضت نسبة الثقة في وسائل الإعلام إلى أدنى مستوى على الإطلاق. |
Peki, bir keresinde biri şöyle demiş, biri demiş ki, evet, tamam bu demek ki, her şeyden önce önemli olan güven değil, güvenilirlik. | TED | و ما إن يفكّر المرء في الأمر سيقول أنّ هذا يعني أنّ المشكل في الأصل لا يتعلّق بالثّّقة بل بأحقية الثّقة. |
Umarım zamanla onunla aranızda olan güven ve inanç benimle aranızda da olur. | Open Subtitles | أتمنى مع مرور الوقت، أن أكتسب الأئتمان و الثّقة التي شاركتها انت و هو. |
Böylece acı verici derecede yavaş olan güven kazanma ve ona her şeyden önce bir insan olarak değer verdiğimi kanıtlama sürecine giriştim. | TED | لذا بدأت بعملية بطيئة ومؤلمة وهي بناء الثقة وإثبات أنني أولاً وقبل كل شيء اهتممت بها كإنسان ككل. |
Bana olan güven oyuna minnettarım, Haley ama şu aralar ilham perim yanımda değil. | Open Subtitles | انا افضل صوت الثقة , هايلى ولكنى لا احس بأنى ملهمة , هيلى |
Bana olan güven sorunlarının üzerine gitmek için pahalı olanından bir terapi almayı düşünürdüm. | Open Subtitles | سأود التفكير بالحصول على علاج باهظ الثمن لكي أشفي مشاكلي في الثقة |
"Nelson Mandela: Değişimin Lideri" konusu, Rosabeth'in yeni kitabı olan "Güven" de geçen bir bölüm için araştırma konusunun parçası olmuştur. | TED | الآن القضية، "نيلسون مانيلا: قائد التغيير،" أصبحت جزءاً من قاعدة البحوث للفصل في كتاب روسبيث الجديد، يُدعى "الثقة". |
Önemli olan güven. Kendine olan güvenin yerine geldi mi yapamayacağın hiçbir şey yoktur. | Open Subtitles | الثقة هي المهمة عندما تأتي الثقة |
Sizin ve Gorban'ın birleşmesiyle ilgili... olan güven sorunlarından bahsettim. | Open Subtitles | حول إدعائات عدم الثقة منك "بالإندماج مع "جوربان. |
Müttefiklerin sağladığı korumaya olan güven un ufak olmuştu. | Open Subtitles | وانهارت الثقة في الحلفاء |
Bunun ardından sormak istediğim şey: Hiç olmadığı kadar özgür toplumlar içinde yaşadığımız halde, yani daha fazla haklara sahip olan, daha kolay seyahat edebilen, daha fazla bilgiye erişim imkanı olan toplumlarda yaşadığımız halde- nasıl oldu da böyle bir zamanda demokratik kurumlara olan güven çöktü? | TED | و السؤال الذى أود طرحه هو الآتي: كيف حدث أننا نعيش في مجتمعات تتمتع بالحرية أكثر من أي وقت مضى -- لدينا حقوق أكثر، و يمكننا أن نسافر بشكل أسهل، بوسعنا الحصول على معلومات أكثر-- و مع كل هذا انهارت الثقة في مؤسساتنا الديمقراطية؟ |
Hawaiililer ve askeri ev sahiplerimiz tarafından gösterilen arkadaş yanlısı destek, oldukça fazla olan güven ve misafirperverlik -- (Music) bu başlıyor -- deneyimimizi keyifli ve unutulmaz kıldı. | TED | و كان من أمر الدعم الودي و الثقة التامة و كرم الطباع في الضيافة التي أبداها لنا أبناء هاواي و مضيفونا العسكريون-- (موسيقى) هذه الإنطلاقة-- جعلت التجربة ممتعة و لا تنسى. |
Bence anketler var olan güven düzeyi konusunda oldukça kötü kılavuzlar çünkü güveni yerleştirmek için harcadığımız sağduyuyu bozmaya çalışıyorlar. | TED | أظنّ أنّ استطلاعات الرّأي لا تصلح كأدلّة لمعرفة مدى الثّقة الموجودة في الواقع، لأنّها تحاول إلغاء الأحكام الجيدة عندما يتعلّق الأمر بالثّقة. |