Görev olduğu için değil, kariyer için değil, ama içten gelen bir çağrı olduğu için. | TED | ليس لأنها وظيفة، ليس لأنها مهنة، لكن لأنه نداء. |
Betsy sıkıcı olduğu için değil tabii de, bilirsin işte terzi olduğu için. | Open Subtitles | ليس لأنها كانت مملة ، ولكن أقصد تعرف ، خياطة |
Bunu söylenecek en kolay şey olduğu için söylüyorsun... gerçek olduğu için değil. | Open Subtitles | أنت تقول ذلك لأنك ليس لديك شىءً آخر لتقوله,وليس لأنه حقيقى. |
İşletmeler de aileden yana ilkeler benimsiyorlar, yalnızca doğru şey olduğu için değil, çalışanları adına daha iyi olduğu için. | TED | وتتخذُ الشركات على نحو متزايد سياسيات داعمة للأسرة، ليس لأن ذلك ما يجب فعله فقط بل لأن ذلك يصب في مصلحة عمالها. |
Yapılacak doğru şey bu olduğu için değil yani? | Open Subtitles | ليس لأنّه الشيء الصحيح، الواجب فعله |
Onu öldürmüş olduğu için değil de onu bulmuş olduğu için. | Open Subtitles | ليس بسبب انه قتلها ,ولكن بسبب انه وجدها مقتولة. |
Yalnızca doğru olan bu olduğu için değil, çünkü entegrasyon sistematik olarak nefretle savaşıyor. | TED | ليس لأنه مجرد الشيء الصحيح لفعله لكن بسبب التكامل يحارب الكراهية باتنظام |
Karısı korkunç, soğuk bir orospu olduğu için değil hepsinin içinde çeşit arama dürtüsü olduğu için. | Open Subtitles | و ليس لأنّ الزوجة عاهرة فظيعة وباردة عاطفيّا.. بل لأنّ لديهم جميعاً.. تلك الحاجة الغريزية.. |
Ay'a gitmeyi seçtik bu ve diğer kararlarımız bunlar kolay olduğu için değil aksine zor olduğu içindir. | Open Subtitles | نختار للذهاب إلى القمر في هذا العقد وتفعل أشياء أخرى لا لأنها سهلة، ولكن لأنها صعبة. |
O bayana yaşIı olduğu için yardım ediyordum, beyaz olduğu için değil. | Open Subtitles | و ليس لأنها بيضاء التفرقة العمرية بنفس درجة عنصرية العنصرية |
Senin olduğu için değil. Septiembre, müziği sever. | Open Subtitles | ليس لأنها تخصك سبتمبر يحب الموسيقى |
Ödül olduğu için değil hanımefendi olduğu için! | Open Subtitles | ليس لأنها مكافئة بل لأنها سيدة |
O yüzden başkasıyla birlikte olduğu için değil gerçekten onu istediğin için onu geri kazanmak istediğinden emin ol. | Open Subtitles | لذا تأكدي أنكِ تريدين استعادته لأنكِ تريدينه وليس لأنه مع شخص آخر. |
Tamam, romantik olarak ve o bir trans olduğu için değil sadece neden benden değil de, ondan yardım istedin merak ediyorum? | Open Subtitles | حسناً, ليس بطريقة رومانسية, وليس لأنه متحول, أنا فقط أتسائل لماذا قمت بطلب مساعدته وليس مساعدتي؟ |
Yani Greşit halkıyla doğru bir şey olduğu için değil de torununun cesedini bulamadın diye mi kalıyorsun? | Open Subtitles | بمعنى آخر، أنت تبقى لتموت مع أخيار غريشت وليس لأنه أمر جيد فقط، بل لأنك لا تملك جسد حفيدك أيضًا؟ |
Ailem yeterince zengin olduğu için değil. | Open Subtitles | ليس لأن عائلتي لم تتمكن من تحقيق المتطلبات الدنيا لذلك. |
İyi bir huy olduğu için değil. Kendimi tutamadığım için. | Open Subtitles | ليس لأن هذا أمراً جيداً ، ولكن لأنني لا أستطيع تنقيح لأفكاري |
Ama İran'da olduğu için değil. | Open Subtitles | لكن ليس لأنّه في (إيران). |
- İyi. Evet, ben de suçsuz oyu verdim ama sadece güzel olduğu için değil. | Open Subtitles | بالطبع ، لقد قمت بالتصويت على أنها غير مذنبة ولكن ليس بسبب مظهرها |
Ay'a gitmeyi... kolay olduğu için değil, zor olduğu için seçtik. | Open Subtitles | إخترنا الذهاب للقمر ليس بسبب أنه سهل بسبب أنه صعب |
Bence ikinci davranışa sahip olacaklar. Düşünsel olarak doğru olduğu için değil, iyi geçinmelerine yardım ettiği için. | TED | وأتنبأ بأنه سيكون لديهم التصرف الثاني، ليس لأنه صحيحًا من ناحية فلسفية، لكن لأنه يساعدها للبقاء. |
Bu anket yalnızca doğru olduğu için değil, hanımlara çok önemli bir iş yaptırdığı için başarılıydı -- içten içe böbürlenmek. | TED | فكان الاختبار ناجحًا ليس لأنه كان دقيقًا، ولكن لأنه سمح لهؤلاء النساء للقيام بأمر مهم للغاية، التباهي المتواضع. |
Bu bir sır olduğu için değil .o sen olduğun içindi. | Open Subtitles | ليس لأنّ الأمر سرّيّ... بل لأنّها لمْ تكن هي. |
Yani herif Addison'ı genç ve güzel olduğu için değil belli başlı bir nedenden dolayı kaçırıyor. | Open Subtitles | (حسناً، فإذاً قام هذا الرجل باختطاف (آديسون ،لسبب محدد لكن لا لأنها يافعة وجميلة |