Bu araç Amerika'nın bir numara olduğu zamanlar lükstü. | Open Subtitles | هذه السيّارة وسيلة سفر فاخرة تعود إلى القرون البسيطة عندما كانت أميريكا الرقم واحد في عالم السيّارات |
Okula buradan baktığında otel olduğu zamanlar nasıl göründüğünü hayal edebiliyorsun. | Open Subtitles | أتعرفين عندما تشاهدين المدرسة من هنا تستطيعين أن تتخيلي تماما كيف كانت تبدو سابقا عندما كانت فندقا |
Birincilik ödülünün 1000 dolar olduğu zamanlar. | Open Subtitles | عندما كانت أول جائزة له من المال عبارة عن 1000 دولار |
Çocukken annesiyle iyi olduğu zamanlar yazları oraya gidermiş. | Open Subtitles | عندما كان طفلاً، كان يذهب إلى هناك في الصيف، عندما كانت الأمور تسير بمنحى متفاقم جداً مع والدته |
Evde olduğu zamanlar izin vermezdi. | Open Subtitles | كان ذلك ممنوعاً إذا كان أبي في المنزل |
Evde olduğu zamanlar izin vermezdi. | Open Subtitles | كان ذلك ممنوعاً إذا كان أبي في المنزل |
80'lerde,oyunun meşhur olduğu zamanlar. kendi başıma aileme karşı Trivial Pursuit oynardım. | TED | أتذكر عندما كان بإستطاعتي اللعب لعبة "السعي التافه" ضد والدي في الثمنينات والإعتماد على نفسي، عندما كانت تلك موضة. |
Mutluluğun olduğu zamanlar. | Open Subtitles | الأوقات عندما كانت هناك السعادة |
Bizim ilişkimizin de özel olduğu zamanlar vardı. | Open Subtitles | خاصة؟ أتذكر عندما كانت علاقتنا خاصة |
Aramızda sorun olduğu zamanlar. | Open Subtitles | عندما كانت الأمور بيننا متوترة. |
Tyler nöbette olduğu zamanlar tüm gece takılır, Tyler'ın aralarında da onun yanına giderdi. | Open Subtitles | عندما كانت (تايلر) على الجولة قالت أنّها تريد فقط قضاء جميع الليالي والذهاب للقيام بالزيارة |
Annen sana hamile olduğu zamanlar burada onlarca yengeç köftesi yerdi. | Open Subtitles | لقد تناولت والدتكِ كعكة الـ(كرب) هُنا مرّات عدّة عندما كانت حاملاً بكِ |
Fakir olduğu zamanlar. | Open Subtitles | عندما كانت فقيرة. |