Bununla birlikte, belki Diane ondan Fornell olmadığı için hoşlanıyordur. | Open Subtitles | على الرغم من ، وربما دايان أحبته لأنه ليس فورنيل |
Anne, sırf yakını olmadığı için içeride on yıl geçirecek. | Open Subtitles | قد يقضي 10 سنوات في السحن، لأنه ليس لديه عائلة |
Yani gidecek hiçbir yeri olmadığı için oradan oraya dolanıyordu. | Open Subtitles | فظلت تمشى و تمشى لأن ليس لها مكان تذهب إليه |
Çalışkan bir işçiydi, ki bu da yeterince çalışan olmadığı için işimize geliyordu. | Open Subtitles | لقد كان يعمل بجد , و كان مثاليا بالنسبة لعدم وجود عاملين كثر |
Yaşına uygun olmadığı için hiç bir saç stilini, bir ilişkiyi ya da bir dışarı davetini reddettiğin oldu mu? | TED | هل سبق لكم أن رفضتم قصة شعر أو علاقة أو نزهة لأنها ليست مناسبة من حيث الفئة العمرية؟ |
Belki insanlar beni görecek bir şey olmadığı için görmüyordur. | Open Subtitles | ربما لا يراني الناس لأنه لا يوجد هناك شيئاً يرونه |
Artık onun olmadığı için kıskanıyor. Kardeşimi tutuklamak da onun intikamı. | Open Subtitles | إنها غيورة لأنك لم تعد لها، والقبض على أخي هو إنتقامها |
Bir baban olmadığı için burada olduğunu düşünüyorsun değil mi? | Open Subtitles | أتعتقد ربما أنك هنا لأنه لم يكن لديك أب, صحيح؟ |
Mahallenin aşağısında bazı çocuklar babası olmadığı için alay etmişler. | Open Subtitles | بعض الأولاد في الحي كانوا يضايقونه لأنه ليس لديه أب |
Bira içmek için biberon çalan ev arkadaşların olmadığı için mutlu ol. | Open Subtitles | كوني ممتنة لأنه ليس عندك شريك إقامة يقوم بسرقتهم من أجل النبيذ |
Önceden tanımlanmış olmadığı için olasılık alanı size çok garip gelir. | TED | لذا أنتم ترون الآن أن عالم وفضاء الإمكانيات غريب جدًا، لأنه ليس محدد مسبقًا. |
Dürüst olmak gerekirse yapacak bir şeyim olmadığı için somurtup oturuyorum. | Open Subtitles | حسنا , لأكون صريج انا اعبس لأن ليس لدى شيئ لفعلة |
Üzerinizde bir madalya dahi olmadığı için ne kadar da derli toplu görünüyorsunuz. | Open Subtitles | تبدو مرتب جداً، لأن ليس لديك شرف أو أشكال أخرى من تمييز الديكور |
Kafalarının zerinde bir kürk yığını olmadığı için, çocukların acı çekeceğini hiç sanmıyorum. | Open Subtitles | أشك في أن الأطفال ستعاني لعدم وجود ذيل من الفرو على رؤوسهم |
Hayvan barınağında yaşayan ve güzel olmadığı için kimsenin almak istemediği hayvanlar gibi görünüyormuş. | Open Subtitles | انها أشبه بهذه الحيوانات في الحجز التي لا يريدها أحد لأنها ليست جميلة |
Biliyorum, çok fazla yarasa var, ama havalandırma olmadığı için. | Open Subtitles | أعني, بالتأكيد توجد بعض الصعوبات هناك لأنه لا يوجد تكييف |
Artık onun olmadığı için kıskanıyor. Kardeşimi tutuklamak da onun intikamı. | Open Subtitles | إنها تشعر بالغيرة لأنك لم تعد لها وقبضت على أخي لتنتقم |
Hayır, doğru adam yanımda olmadığı için elime yüzüme bulaştırdım. | Open Subtitles | لا ، اخفقتُ لأنه لم يكن معي فـاتح الخزائن المـناسب |
Önceki gün kocası, kendisine yemek hazırlaması gereken saatte evde olmadığı için kadını dövmüş. | TED | في اليوم السابق، ولكن زوجها قام بضربها لأنها لم تكن في المنزل لتعد له وجبة العشاء |
Ve elimizde Kyle'ın geçmiş okul kayıtları olmadığı için onun sınıf seviyesini belirleyene kadar özel öğretmen olayını şu an düşünemem. | Open Subtitles | نظرا لانه ليس عندنا أي مدرسة سابقة تسجل كايل لا استطيع أن أضع في الاعتبار معلم شخصي حتى نقرر مستوى درجته |
Ben erkekler takımında oynarken kendisine göre bir takım olmadığı için sürekli ağlardı. | Open Subtitles | عندما كنت ألعب في فريق الرجال كانت تنتحب بسبب عدم وجود فريق للفتيات |
Ancak fâni dünyaya ait olmadığı için zamanla solmuş ve kaybolmuş. | Open Subtitles | لكن سرعان ما أصبحت حزينة وباردة، لأنها لا تنتمي لعالم الأحياء |
Kefalet için yeterli parası olmadığı için insanları hapsetmek toplumsal olarak yaptığımız en adaletsiz ve ahlak dışı şeylerden biri. | TED | حبس الأشخاص لأنهم لا يملكون المال الكافي لدفع الكفالة، هو أحد أكثر الأشياء الظالمة، وغير الأخلاقية التي نفعلها كمجتمع. |
İhtiyacın olmadığı için istemedin, çünkü sen özelsin. | Open Subtitles | ذلك لأنّه ليس عليكِ الطلب ، لأنّكِ مميّزة |
Eskiden ben de çalışırdım, ama pek yeteneğim olmadığı için bıraktım. | Open Subtitles | لقد درستها,لكنني توقفت عن دراستها لأنني لا امتلك الكثير من الموهبه |
Bu konuda şüphen olmadığı için şanslısın. | Open Subtitles | أنك محظوظة لأنك لا تملكين أي شكوك في علاقتك أبداً |