Benim bilmediğim bir kızın olmadığı sürece senin kızın sayılırım. | Open Subtitles | إلا إذا كان لديك بنت لا أعلم عنها فأنا فتاتك |
Kız tavuk olmadığı sürece, horoz kalman onu hiç etkilemez. | Open Subtitles | لن تؤثر عليها أبدا و أنت ديك إلا إذا كانت دجاجة |
Çok fazla parmaklar olmadığı sürece. | Open Subtitles | مالم يكن لديه الكثير من الأصابع وهذا صعب |
Deniz ürünlerinin gerçekten çok karışık bir besin zinciri var ve bu besin zincirinin her basamağında izlenebilirliğimiz olmadığı sürece dolandırılma imkanımız var. | TED | للمأكولات البحرية نظام تموين معقد جدا، وفي كل مرحلة من سلسلة التموين هاته، هناك فرصة سانحة للغش. إلا إن كانت لدينا أنظمة تتبع. |
Derisi bizden ince olmadığı sürece, bu piçe bir zararı olmaz. | Open Subtitles | هذا لن يدمر المخلوق الا اذا كان جلدة اخف من جلدنا |
Büyük matematikçilerin hayatlarından bir başka kıssa olmadığı sürece. Hayır. | Open Subtitles | أجل لو تكرمت، ما لم تكن قصة عن حياة الرياضيين العظماء |
Bu yüzden gerçek olmadığı sürece böyle konuşmasının nedeni yok. Güzel. | Open Subtitles | وبالتالي ليس لديه سبب لقول ذلك ما لم يكن صحيحاً جيد |
Bana olmadığı sürece övgüye katlanamam. | Open Subtitles | أخبريننى ، إننى لا أتحمل المديح إلا إذا حصلت عليه |
Daha sonra onunla sana yapma fırsatım olmadığı sürece. | Open Subtitles | إلا إذا استطعت أن أستخدمه للسخرية منك لاحقاً |
Seçim olmadığı sürece kimse gelmez, genellikle. | Open Subtitles | لا يأتي أحد في العادة إلا إذا كان هناك تصويت |
Ünlü olmadığı sürece cinsel tercihinin farklı olması hiç önemli değil. | Open Subtitles | لا يُهم ميول الشخص الجنسية إلا إذا كان الشخص مشهور |
Hedeften gerekli olmadığı sürece uzak olmamız gerekiyor. | Open Subtitles | نبتعد عن هؤلاء الأشخاص مالم يكن لدينا هدف. |
Evde birisi hasta olmadığı sürece asla sesini alçatma ihitiyacı duymazdı! | Open Subtitles | و مالم يكن أحد مريض في المنزل لم يرى داع لخفض صوته |
Onunla konuşmam bitti, ama şimdi de senin hakkında olmadığı sürece neden konuşmalara ilgi göstermediğini konuşacağız. | Open Subtitles | أنا إنتهيت معه لكن سوف نتحدث عن لماذا لا تنتبه لأي شيء مالم يكن عنك |
Satışla ilgili olmadığı sürece, konuşmak kurallara aykırı. | Open Subtitles | الكلام هنا مخالف للقواعد ,إلا إن كنت ستقومين بالشراء |
İyi bir sebep olmadığı sürece seni kazıklamayacağımı biliyorsun. | Open Subtitles | انت تعلمى اننى لا اريد ازعاجك الا اذا كان يوجد سبب جيد |
Jill eroin kaçakçısı olmadığı sürece adil olmaz bu mevzu. | Open Subtitles | ما لم تكن جيل مهربة هيروين لن تكون أبدا مواجهة عادلة |
Fakat, daha ayrıntılı baktığımızda tütün endüstrisinde büyük bir sallantı olmadığı sürece 17 hedeften 13'üne ulaşamayacağız. | TED | ومع ذلك، انظروا بعمق قليلًا، وستجدوا أن 13 من أصل 17 هدفًا لا يمكن تحقيقهم ما لم يكن هناك هزة كبرى في صناعة التبغ. |
Kocaman hoş bir kız, bu yüzden çok güçlü olmadığı sürece kızı kollarından yakaladığını tahmin ediyorum ve... | Open Subtitles | إنها فتاة لطيفة كبيرة الحجم إلاّ إن كان قوياً جداً فاظنه قام بإمساكها من ذراعيها |
Sana beni acil bir durum olmadığı sürece hastaneden çağırtmamanı-- | Open Subtitles | . . أخبرتك ألا تستدعيني في المستشفى إلا لو |
Etrafta senin gibi çok fazla insan olmadığı sürece uyuyabilirim. | Open Subtitles | طالما لا يوجد الكثير من امثالك بالجوار، استطيع |
Cinayetle bir ilginiz olmadığı sürece oldu bilin. | Open Subtitles | لكَ هذا، طالما ليست لكَ أية علاقة بالجريمة |
Uygunsuz olmadığı sürece duvarlara istediğini asabilirsin. | Open Subtitles | يمكنكِ وضع أي شيء تريدين على الجدران ما دامت ملائمة |
Çıkarın olmadığı sürece hiç kimse için iyilik yapmazsın. | Open Subtitles | أنت لا تقوم بإسداء معارف للأشخاص ما لمْ يكن فيه فائدة لك. |
Bu senin mezarın olmadığı sürece karma ile ilgili bir problem yok. | Open Subtitles | كلاّ , طالما أنه ليس قبرك فحظك جيّد |
Ne istediğinden emin olmadığı sürece savaşmaya devam edeceğim. | Open Subtitles | لأنه يعني أن لدي فرصة. طالما أنها لا تعرف يقينًا ماذا تريد، |
Sarı olmadığı sürece bir şey olmaz. | Open Subtitles | طالما أنّه ليس أصفر، فنحن سالمون |