| Böyle bir şey olmadığını biliyorsun, o yüzden öyleymiş gibi uğraşma. | Open Subtitles | أنتَ تعلم أن الأمر ليس كذلك, لذا لا تحاول التظاهر |
| Bunun tam olarak doğru olmadığını biliyorsun. Beni baştan çıkaran sendin. | Open Subtitles | أنت تعرفين أن هذا ليس صجيجا و أنك اللتي قمت بإغوائي |
| Bende Chimera var, başka seçeneğim olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | أنا مصابة بالكميرا تعرف أنه ليس لديك خيار فلتفعل |
| Tamam, baskı altındayken iyi olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | حسنا ، أنت تعلم أنه لا يبلي جيدا تحت الضغط |
| Kesinlikle sen, her şeyi hatırlayan adam onun bir rüya olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | بالتأكيد أنت، يا من تتذكّر كل شيء، تعلم أنه لم يكن حلمًا |
| Gün gibi ortada olan bir şeyi söylemiş gibi olmayayım ama vampirlerin gerçek olmadığını biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | لا أعني توضيح ذلك لكنك تعلم بأن مصاصي الدماء ليسوا حقيقيين , صحيح ؟ |
| Bunun doğru olmadığını biliyorsun. Bana ihtiyacın olduğunu fark etmeliydim. | Open Subtitles | أنت تعلمين أن هذا غير صحيح كان علي أن ألحظ أنك كنت بحاجة لي |
| Doğru olmadığını biliyorsun. Hayır! Çık! | Open Subtitles | التي كانت تنتبه لي تعلمين بأن هذا ليس صحيح لا .. |
| İsrailliler'e yapılan şu sinsi saldırı ile ilgili yapacak hiçbir şeyimin olmadığını biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنتِ تعرفين أنه ليس لي علاقة بذلك الهجوم الغادر على بني إسرائيل، أليس كذلك؟ |
| Bunun iyi bir şey olmadığını biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | أنت تعلم أن هذا ليس بشيء جيد، أليس كذلك؟ بالتأكيد إنه كذلك. |
| Bugün olanın senin suçun olmadığını biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنت تعلم أن ما قد حصل اليوم ليس خطأك، أليس كذلك؟ |
| Satır-Major'ın yazılımızla uyumlu olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | تعرفين أن هذا غير متوائم مع البرامج لدينا |
| Bunun doğru olmadığını biliyorsun. Anneni seviyorsun. | Open Subtitles | أنتِ تعرفين أن هذا غير صحيح أنتِ تُحبين والدتكِ. |
| Haydi, Jack, kendi adamlarımızdan birini ajan yapabilecek zamanımızın olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | تعرف أنه ليس لدينا الوقت لوضع أحد رجالنا متخفياً |
| Seni incitebilecek kimse olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلم أنه لا يوجد أحد يمكنه ايذاؤك |
| - Yo, umursadığını biliyorum ve o adamın bana ne yapacağından endişelenmemenin sebebini de biliyorum adamın onun için burada olmadığını biliyorsun çünkü neden buraya geldiğini biliyorsun. | Open Subtitles | كلا أعرف أنك كذلك وأعرف سبب أنك غير قلق عما قد فعله الرجل بي هو تعلم أنه لم يكن هنا لذلك |
| Bunun o türden futbol olmadığını biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنت تعلم بأن هذا ليس نوعا من الكرة،أليس كذلك؟ |
| "Güçlü kadın'ın" aslında bir kariyer olmadığını biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | تعلمين أن تلك "امرأة قوية" ليست حقيقة وظيفة, أليس كذلك؟ |
| Ama sen, bunun doğru olmadığını biliyorsun, değil mi anne? | Open Subtitles | لكنك تعلمين بأن هذا ليس صحيحاً ، أليس كذلك ، امي؟ |
| Şu an neden bahsettiğin konusunda bir fikrim olmadığını biliyorsun değil mi? Gerçekten mi? | Open Subtitles | أنتِ تعرفين أنه ليس لديّ فكرة عمّا تتحدثين؟ |
| Hong Kong ile Amerika arasında güvenli bir iletişim hattı olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | تعلمين أنه لا توجد أي اتصالات أمنة بين هونع كونج والولايات |
| Yatakta iğrenç. İyi olmadığını biliyorsun. Feci bir kayak kazası geçirdi. | Open Subtitles | تعلمين أنه ليس بصحة جيدة لقد تعرض لحادث تزلج سيىء |
| Kardeşinle aramda bir şey olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلمين ليس هناك شيء يدور بيني وبين أختك. |
| Öyle olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلم أفضل من ذلك. |
| Burada acı olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | تعلم ألّا ألم هنا. |
| Sanırım artık öyle olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | أظن بما أننا وصلنا لهذه المرحلة,أنت تعلم أنني لا أفعل ذلك. |