Clark, bu meteor yağmurlarının rastgele olmasının imkanı yok. | Open Subtitles | كلارك، إنه من المستحيل أن تكون عشوائية |
Burada olmasının imkanı yok fakat işte burada. | Open Subtitles | ومن المستحيل أن تكون هنا وبعد... وانها هنا. |
Onu soydular. Şimdi de kayıp. - Tesadüf olmasının imkânı yok. | Open Subtitles | سرقها، وهي مفقودة الآن، من المستحيل أنّ تلك مصادفة. |
Kenley'in bunu imzayacak olmasının imkânı yok. | Open Subtitles | من المستحيل أنّ (كنلي) كان سيوقّع هذه |
Yani, sen diyorsun ki... Taksi olmasının imkanı yok? | Open Subtitles | اذا , فأنك تقول أنها من مستحيل أن تكون سيارة الأجرة ؟ |
Eğer ki hiç bir şey yememiş, hiçbir şey içmemiş, kısacası hiç kımıldamamışsa, o gece bize söylediği gibi o otel odasında olmasının imkanı yok. | Open Subtitles | محال أن يكون أحتفل بغرفة الفندق هذه، بالطريقة التى أخبرنا بها |
Eğer bu doğruysa bizim katil olmasının imkanı yok. | Open Subtitles | إن كان ذلك صحيحاً، فلا يمكن أن يكون هو القاتل. |
Burada olmasının imkanı yok ama işte karşımda! | Open Subtitles | ومن المستحيل أن تكون هنا وبعد... انها هنا! |
Bells'in Waimea'dan büyük olmasının imkanı yok, ahbap. | Open Subtitles | مستحيل أن تكون "بيل" أكبر من "واميا" يا صديقي |
Bancroft olmasının imkanı yok. Doktorası var. | Open Subtitles | حسناً ، محال أن يكون (بانكروفت) لديه شهادة الدكتوراه |
Kirli polis olmasının imkanı yok. | Open Subtitles | محال أن يكون فاسدًا. |
Birini öldürmüş olmasının imkanı yok. | Open Subtitles | لذا فلا يمكن أن يكون قد قتل أي أحد. |