Oradaki insanlar unutulmuş. Ben de onların hikâyelerini kaydetmenin önemli olduğunu düşündüm. | TED | الناس هناك تم نسيانهم، لذلك فكرت أن أذهب وأوثق قصصهم. |
Farklılık yaratmak adına, mültecilerle çalışmaya başladım ve fark yaratmak onların hikâyelerini aktarmaktan geçiyor. | TED | بدأت العمل مع اللاجئين لأنني أردت أن أحدث تغييراً، ويبدأ إحداث التغيير برواية قصصهم. |
Program, gönüllülere başkalarıyla iletişime geçme imkânı sağlıyor, oturup onların hikâyelerini dinleme olanakları oluyor. | TED | بالنسبة للمتطوعين، توفر فرصة للتواصل مع الناس والجلوس للاستماع إلى قصصهم. |
Eğer onları merak edersem, zor olsa da onların hikâyelerini dinleyebileceğimi... | TED | وإذا تسائلت عنهم، سأستمع إلى قصصهم بعد ذلك حتى وإن كان ذلك صعباً. |
Ve onların hikâyelerini kalplerimizin derinlerinde saklarsak onları bizden asla uzaklaştıramazsın. | Open Subtitles | و إذا حملنا قصصهم في أعماق قلوبنا فإنك لن تستطيع أن تسلبهم منا |
Doğrusu bu hikâyeler, benim geçen seneyi atlatmamı sağladı hayatta kalmamı, yeni bacaklarımın üstünde durmamı, geri dönüp onların hikâyelerini ve kendi hikâyemi anlatmamı sağladı. | TED | وفي الواقع، كانت القصص التي وثقتها هي التي ألهمتني للبقاء خلال السنة الماضية، وللنجاة، ولأقف مجددًا على أقدامي الجديدة ولأتمكن من الذهاب وأروي قصصهم وقصتي أيصًا. |
Ekibe döndüm ve dedim ki: "Peki ya şimdi onların hikâyelerini anlatırsak?" | TED | لذلك عدت إلى فريقي وقلت لهم: "ماذا لو نشرنا قصصهم الآن؟" |
onların hikâyelerini dinleyip bir deftere kaydediyormuşsun. | Open Subtitles | تستمع إلى قصصهم وتسجّلهم حتّى في كتاب. |