Sana nişanlının mahkemede kimin yanında oturduğunu hatırlatmama gerek var mı? | Open Subtitles | أعليّ تذكيرك بالشخص الذي كانت تجلس خطيبتك بجواره في قاعة المحكمة؟ |
Gerçek bir haber ofisine döndüğümde, burada boş yularınla oturduğunu ve onu çekecek kimsenin olmayacağını düşüneceğim. | Open Subtitles | عندما أعود لغرفة أخبار حقيقية سأستمتع بالتفكير بشأنك وأنت تجلس هنا وحيداً ولا يوجد أحد ليساعدك |
Diğer türlü bir insan sandalyede oturduğunu sanıp boynunu kırabilir. | Open Subtitles | وإلا يستطيع أي شخص أن يجلس على كرسي ويكسر عنقه. |
Buralarda oturduğunu duydum. | Open Subtitles | أنا سمعت إنها تسكن في قرية بالقرب من هنا |
Bana nerede oturduğunu söyle çünkü orasının atölye sınıfı olmadığından eminim. | Open Subtitles | لذا اعلمينى اين تعيشين لانى اعلم انة ليس فى محل الاصلاحات |
Çok tuhaf, içeri girdim, orada durdum ve senin burada oturduğunu gördüm. | Open Subtitles | هذا غريب، انا دخلت ووقفت هناك ورأيتك تجلسين هنا |
Kafasında bir delikle, orada öylece nasıl oturduğunu hatırlamıyor musunuz? | Open Subtitles | الا تذكر عندما كان جالس هناك وفتحة الرصاصة في رأسه |
Venüs çikletinin üstünde oturduğunu fark ettim, ben de aldım. | Open Subtitles | وثم لاحظت أنها جالسة على الحلوى النادرة .. لذا أخذتها منها |
Bell'in etrafında öğrencilerle poliklinikte oturduğunu bir yandan da hastaların acil servise geldiğini, kayıt olduğunu ve içeriye alındığını düşünün. | TED | فتخيلوا بيل جالساً في العيادة الخارجية, والطلاب ملتفون من حوله, والمرضى يسجلون في غرفة الطوارئ وقد سجلوهم وأتوا بهم. |
Ancak kızınız da oraya oturduğunu söyledi. | Open Subtitles | و لكن ابنتكِ أخبرتني أنها كانت تجلس هنا أيضاً |
Sabahları üç saat bir kafede oturduğunu söylediklerinde onlara inanmadım. | Open Subtitles | عندما أخبروني أنك كنت تجلس في القهوة لثلاثة أيام لم أصدقهم |
Sabahları üç saat bir kafede oturduğunu söylediklerinde onlara inanmadım. | Open Subtitles | عندما أخبروني أنك كنت تجلس في القهوة لثلاثة أيام لم أصدقهم |
Ama bahse girerim, sizden konuşan taba rengi atın üstünde kimin oturduğunu, ya da antrenizde şu anda kimin olduğunu sorsam cevabı gözünüzde canlandırabilirsiniz. cevabı gözünüzde canlandırabilirsiniz. | TED | ولكني أراهن بأنني عندما أطلب منك تذكر من كان يجلس فوق الحصان الأسمر المتحدث في بهوك الآن ستتمكن من رؤية ذلك |
Dışarı çıktığımda o beyin hemen çaprazımda oturduğunu gördüm. Bayağı utanmış hâldeydi. | TED | وعند خروجي لاحظت أنه كان يجلس في الناحية المقابلة لي مباشرةً، وكان كليًا يشعر بالحرج. |
Gökyüzünden bakıp da tahtında kimin oturduğunu görebiliyor musun? | Open Subtitles | هلا نظرت من سماء مجدك لترى من يجلس على عرشك ؟ |
Yeni erkek arkadaşım seni tanıyormuş ve nerede oturduğunu söyledi. | Open Subtitles | صديقي الجديد اعتقد يعرفك واخبرني اين تسكن |
Hadi ama nerede görev yaptığını bildiğine göre nerede oturduğunu da biliyordur. | Open Subtitles | أوو هيا , إذا يعلم أين كنتي عندما عينوكي في العمل أنا على يقين من أنه يعرف تقريباً المكان الذي تعيشين فيه |
En az senin burada oturduğunu bildiğim kadar gerçekti. | Open Subtitles | انا اعرف هذا كمعرفتي بانك تجلسين هناك الآن يا حبيبتي |
Jim Cameron'un koltukta oturduğunu fark ediyorsunuz. | TED | لقد لاحظتم أن جيم كاميرون جالس في مقعد. |
Lila rengi elbisenin içinde tek başına oturduğunu hayal edebiliyorum. | Open Subtitles | أتصورك جالسة وحدك ترتدين فستانك البنفسجي |
Bir kahve içmek için küçük bir kafeye girdim ve Norman'ın arkada oturduğunu gördüm. Ama yalnız değildi. | Open Subtitles | توقّفت في هذا المقهى لشرب القهوة ورأيت نورمان جالساً في الخلف |
Garson fotoğrafı görünce hemen tanıdı, köşedeki masada oturduğunu söyledi. | Open Subtitles | تعرّفت النادلة عليه فوراً، وقالت أنّه جلس على طاولة بالركن، |
Yeni bölge memurunun nerede oturduğunu biliyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعلم اين يقطن ضابط المقاطعة الجديد ؟ |
Hayır, hiç bulunmadım. Nerede oturduğunu bile bilmem. | Open Subtitles | لا، لم أذهب إلى هناك يوماً حتى إنني لا أعرف أين تقيم |
Yok, yani, içeri girmeme izin vermedi ama bu koltuğa oturduğunu varsayabiliriz. | Open Subtitles | حسنا ، لا اعني لم استطع الدخول الى هنا ولكن كنت قد حصلت على افتراض انه كان جالسا على الأريكة في نقطة ما |
Bekle, bende sınıf listesi var. Nerede oturduğunu biliyorum. | Open Subtitles | انتظروا، إنّي أمتلك قائمة الفصل، و أنا أعرف أين تقطن |
Bu hâlde bize onun nerede oturduğunu ya da onu nerede bulabileceğimizi söyleyebilirsiniz. | Open Subtitles | نعم اذن, ربما يمكنك ان تخبرينا اين يقيم, واين نجده انا لا اعرف ليزا |
Ve ilginç şey, panoramik fotoğrafta buraya giderseniz, ailenin orada hala yerde oturduğunu görürsünüz, | TED | و الشئ المثير هو أنه عندما نتحرك في محيط هذه الصورة, سترون أن باقي العائلة مازالوا يجلسون على الأرض, |