Burada benimle oturmaktansa ne yapmayı tercih ederdin? Bilmiyorum. | Open Subtitles | حسناً، ماذا تفضلي أن تفعلي بدلاً من الجلوس هنا معي؟ |
İnsanların düğünde oturmaktansa hoşuna gidecek tek şey bir tekne dolusu sarhoş kuzenle kapana kısılmak olacaktır. | Open Subtitles | بالتأكيد الشيء الوحيد الذي يحبه الناس أكثر من الجلوس في الزفاف هو أن يعلقوا في البحر في قارب مليء بأقاربنا الثملين |
Tuhaf bir sessizlik içinde oturmaktansa bunu konuşmamız gerek diye düşünüyorum. | Open Subtitles | مازلت أظن أن علينا مناقشتها بدلًا من الجلوس هنا في صمت محرج. |
Evde oturmaktansa burada olmak daha iyi. | Open Subtitles | هنا أفضل من الجلوس في البيت |
Ugandalılarla oturmaktansa-- (Alkış) Ugandalı girişimciler, Ganalı iş adamları, Güney Afrikalı girişimci liderleriyle oturmaktansa, hükumetlerimiz, IMF ve Dünya Bankasıyla konuşmayı daha verimli bulmaktadır. | TED | بدلا من الجلوس مع اليوغنديين -- (تصفيق) بدلاً من الجلوس مع رجال الأعمال اليوغنديين، رجال الأعمال في غانا، قُواد رجال الأعمال الجنوب أفريقيين، حكومتنا تجدها أكثر إنتاجية للتحدث مع صندوق النقد الدولي والبنك العالمي. |