Eve döndüğümüzde, aynen bıraktığımız gibi oturuyorlardı. | Open Subtitles | عندما وصلنا إلى البيت كانا يجلسان حيث تركناهما |
Biliyorsun, bu akşam yemeğe çıktım ve orada ve orada gay çift vardı, karşımda oturuyorlardı. | Open Subtitles | حسنا تعرف انا كنت في عشاء باكر الليلة وكان هناك ثنائي مثلي يجلسان بجانبي |
Açıkça, bu soru iş arkadaşlarının kafasını karıştırmıştı çünkü hemen yanında, onunla birlikte oturuyorlardı. | TED | هنا ارتبك زملاؤه فمن الواضح بأنهم يجلسون أمامه |
Hepsi bu. Tüm ilk yardım buydu. Sizinle beraber oturuyorlardı. | Open Subtitles | هذا ما بالأمر، تلك هي الإسعافات الأولية، يجلسون بجانبك |
Sen bilmem nerenin keyfindeyken altı saattir burada oturuyorlardı. | Open Subtitles | كانوا جالسين لمدة 6 ساعات بينما انت تتحامق في الارجاء |
Kulübeye girdik, babası ve dört karısı orada oturuyorlardı, eve yeni dönmüş kız kardeşleri de oradaydı, çünkü onun kaçmasından hemen sonra onlar da evden kaçmıştı, ve yaşıları karşısına alıp onu desteklediği için dayak yemiş olan ilk annesi de oradaydı. | TED | وفى ذلك الموقف , دخلنا الغرفة ووالدها وزوجاته الأربعة كانوا جالسين هناك وإخواتها الفتيات قد رجعوا إلى المنزل لأنهم جميعا هربوا عندما هربت هي وأما أمها التي إعتنت بها , التى تعرضت للضرب بسبب دفاعها عنها مع شيوخ القبيلة |
Üç dinozor yumurtalarının bulunduğu yuvalarda oturuyorlardı. | Open Subtitles | تمَّ إكتشاف 3 من الديناصورات، جميعهم جالسون على أعشاشٍ مليئة بـالبيض |
Frank ve Artemis barda oturuyorlardı. | Open Subtitles | فرانك وآرتيميس كانا يجلسان في الحانة |
Tek başlarına oturuyorlardı. Polisi aramak üzereydim. | Open Subtitles | كانوا يجلسان وحدهما كنت سأتصل بالشرطة |
Yanımızda oturuyorlardı. | Open Subtitles | كانا يجلسان بجوارنا. |
Gördüğümse, bir sürü genç zeki genç çocuklar her tarafta oturuyorlardı. | Open Subtitles | ما رأيته هو مجموعة من الأطفال مجموعة أطفال لامعين يجلسون في الأرجاء |
Tembel tembel oturuyorlardı. | Open Subtitles | إنهم يجلسون على مؤخراتهم لا يفعلون شيئا |
Burada gayet sakin oturuyorlardı sonra Ziyo'yla iş gezisine gider gibi gitti. | Open Subtitles | هم كانوا يجلسون هنا يبـدون طبيعيين جــداً ثـمّ غــادر مع "زيــو" كما لو كان ذاهب في رحلة عمل |
Bir masanın etrafında oturuyorlardı. | Open Subtitles | كانوا يجلسون حول المائدة |
Hemen oracıkta karşımda oturuyorlardı. | Open Subtitles | كانوا يجلسون أمامي |
Benim masamda oturuyorlardı. | Open Subtitles | كانوا جالسين في مائدتي. |
- Burada öylece oturuyorlardı. | Open Subtitles | -لقد كانوا جالسين فقط |
Dinozorlar, çiftli olarak dizilmiş yumurtalarını korumak için yuvanın ortasında uzun kollarını açarak oturuyorlardı. | Open Subtitles | الديناصورات جالسون في منتصف العـُش و أذرعتها الطويلة ممتدة لـحماية أزواج البيض المنظمة حولهم |
Bir kere bir anaokuluna gitmiştim ve çocuklar üstünde Coca-Cola yazan beyaz, kırmızı küçük sandalyelerde oturuyorlardı. | Open Subtitles | أتذكر اني ذهبت إلى حضانة مرة والأطفال جالسون على كراسي كراسي صغيرة،حمراء وبيضاء (مكتوب عليها (كوكاكولا |