İşin özü, bu dünyada diğer yaratıklarla etkileşime girmek ilgimi çektiği için, bu yaratıklar oynadıkları sırada diğer oyunculardan geliyor. | TED | فالواقع، أنا أتفاعل في هذا العالم مع المخلوقات الأخرى، هذه المخلوقات تأتي من لاعبين آخرين عندما يلعبون. |
Sadece onların oynadıkları oyunu gördükten sonra, biri matador gibi görünerek, diğeri ise boğa rolü takınarak, işte o zaman yalın bir biçimde | Open Subtitles | فقط بعد مشاهدتهم يلعبون يتظاهر واحد أنه الماتادور والآخر أنه ثور |
Emily hâlâ Lana'nın en iyi dostu olduğunu sanıyor ve eskiden oynadıkları zaman gibi her şeyin aynı olabileceğini sanıyor. | Open Subtitles | إيميلي مازالت تعتقد أن لانا أعز صديقة لها و كل شئ يمكن أن يكون كما كانوا يلعبون معاً |
Birçoğu bize terapiye yöneldiklerini yazdı. Sadece oyunumuzu oynadıkları ve kendi mücadelelerinin üstesinden gelmek için umutlu hissettiklerini ifade ettiler. | TED | كما أخبرنا آخرون بأنهم لجأوا للعلاج أخيرًا، فقط لأنهم لعبوا لُعبتنا وأصبح لديهم أملٌ في التغلُّب على مُعاناتهم. |
Şunu deneyin. İnsanların tartışmalarda oynadıkları bütün rolleri düşünün. | TED | فحاولوا هذا. فكروا بكل الأدوار التي يلعبها الناس في المناقشات. |
Sadece dün gece oynadıkları saçma bir oyun. | Open Subtitles | إنها فقط تلك اللعبة الغبية التي كانوا يلعبونها ليلة أمس |
Ve onlara bu dersi vermenin en iyi yolu onlara yaşadıkları, çalıştıkları, oynadıkları yerlerde saldırmaktır. | Open Subtitles | وأفضل وسيلة لتلقين ذلك الدرس هي بمهاجمتهم حيث يقطنون ويعملون ويلعبون |
Diğer insanların korkularından beslendikleri ve oyunlarını oynadıkları için güçlüler. | Open Subtitles | إنهم أقوياء للغاية لأنهم قضوا سنين وهم يتغذون على خوف الناس وهم يلعبون ألعابهم |
oynadıkları oyunlar ile insanların beynini yıkamanın bir yolunu buldular. | Open Subtitles | لقد غكتشفوا طريقة لغسيل مخ الناس الذين يلعبون لعبتهم |
Tabii ki basket oynadıkları için biraz elleri ve omuzları olacak. | Open Subtitles | عندما يلعبون كرة السلة سيكون هناك لمس للأيادي والأكتاف |
Her daim hissettim, çocuklar, benimle oynadıkları zaman bile. | Open Subtitles | شعرتُ بذلك طوال الوقت حتى حينما كان الأطفال يلعبون معي. |
Krumitz, bir çok aile, çocukları kendi evlerinde oyun oynadıkları zaman, | Open Subtitles | معظم الآباء يشعرون بالأرتياح عندما يكونون أطفالهم في أمان في منازلهم يلعبون ألعاب الفيديو |
Bir gece önce oynadıkları kağıtlar hala masanın üzerindeymiş. | Open Subtitles | -و لم يزل الورق على المائدة حيث كانوا يلعبون الليلة الماضية |
Buradaki sanıkların çoğu akraba, bazıları arkadaş ya da komşu... birbirlerini küçükken birlikte oynadıkları oyunlardan beri tanırlar. | Open Subtitles | بعضا من تلك المدعي عليهم اقرباء والبعض الاخر اصدقاء او جيرانا والذين يعرفون بعضهم البعض منذ ان كانوا يلعبون البيسبول معا |
Uzun sürmedi belki ama yine de iyi futbol oynadıkları anlar oldu. | Open Subtitles | لربّماكانتلحظاتشجاعة، ولكنهم لعبوا الكرة في بعض الأحيان |
oynadıkları sayıları inceledim. | Open Subtitles | لقد عاينتُ الارقام التي لعبوا بها |
Şu çocukların Televizyonlarında oynadıkları korkunç ve gürültülü şeyler mi? | Open Subtitles | تلك الأشياء الصاخبة التي يلعبها الاطفال أمام التلفاز |
Çocuklar, bu zengin insanların alt tabakaları anlamak için zamanla oynadıkları bir oyun. | Open Subtitles | هذه هي اللألعاب التي يلعبها الناس الأثرياء الذين ليس لديهم سوا الوقت، بالناس الأقل منهم |
Kanıt onların oynadıkları oyunlarda bulundu. | TED | ونجد الدليل في الألعاب التي يلعبونها. |
oynadıkları oyunlar çok sıradışı. | Open Subtitles | إنّ الالعاب التي يلعبونها قاسية |
Dene ve onları her gün kıçlarının üzerinde oturup video oyunları oynadıkları konforlu bir kodese tık. | Open Subtitles | حيثُ يجلسون على مؤخّراتهم طِوال اليوم ويلعبون ألعاب الفيديو لقد تغيّرت هذه البلاد |
Dene ve onları her gün kıçlarının üzerinde oturup video oyunları oynadıkları konforlu bir kodese tık. | Open Subtitles | بينما يسخرون منك، ويبصقون في وجهِك ... أنت ستحاول وتضعهم في زنزانة مُريحة في السّجن حيثُ يجلسون على مؤخّراتهم طِوال اليوم ويلعبون ألعاب الفيديو |