Bay Kosan ile konuştum. Paracelsus'un canlı ele geçirilmesi gerekiyor. | Open Subtitles | تحدثتُ مع السيد (كوسان)، يجب أن يُقبض على (باراسيلسوس) حيّاً. |
Nasıl olur da sistemde Paracelsus'un neden bronzlaştırıldığı hakkında bir şey olmaz? | Open Subtitles | كيف يمكن ألا يتواجد شيء في النظام حول سبب تغطية (باراسيلسوس) بالبرونز؟ |
Vekiller ile konuştum ve Paracelsus'un varlığının verdiği tehlike yüzünden sonsuza kadar sansürlediğimiz dosyalara erişimi açmamız konusunda anlaştık. | Open Subtitles | تحدثتُ مع الحكام. وإتفقنا أنّ الخطر الذي يمثّله (باراسيلسوس) يتطلب منّا كشف ما قد مُحي نهائياً من ملفات المستودع. |
Nick Depoya girdi ve adı Paracelsus olan, bronz sektör mahkumunu serbest bıraktı. | Open Subtitles | إقتحم (نيك) المستودع وأطلق سراح أحد سجناء القسم البرونزي... -رجل يدعى (باراسيلسوس ). |
Bakın, Paracelsus'u durdurmaya ve bayan Frederic'i iyileştirmeye odaklanalım. | Open Subtitles | إسمعي، أيمكننا أن نركز رجاءاً على إيقاف (باراسيلسوس) وجعل حال السيدة (فريدريك) أفضل. |
Pete, sen ve Myka gidin ve Paracelsus hakkında ne bulabiliyorsanız bakın. | Open Subtitles | (بيت)، إذهب أنت و(مايكا) للبحث في كلّ ما نملكه عن (باراسيلسوس). |
Paracelsus'u Depo'dan ayırmak için bir yol bulacağım. | Open Subtitles | سأجد طريقة لفصل (باراسيلسوس) عن المستودع. |
Demek istediğim Paracelsus eskisi gibi, ölümleri mi hazırlıyor? | Open Subtitles | أقصد، أيقوم (باراسيلسوس) بزيادة عدد قتلاه كما فعل من قبل؟ |
Ve belki Paracelsus'u ayırabiliriz ama o burada değil ki. | Open Subtitles | {\pos(192,215)} لذا ربما نستعمله لفصل (باراسيلسوس) لكنّه ليس هنا. |
Ona bazı Paracelsus soruları sormam gerekiyor. | Open Subtitles | أريد أن أطرح عليه بعض الأسئلة حول (باراسيلسوس). |
O zaman oraya Paracelsus'tan önce varmamız gerekiyor. | Open Subtitles | -إذاً يجب أن نصل إلى هناك قبل (باراسيلسوس ). |
Paracelsus bu konuda bir şey biliyordur. | Open Subtitles | (باراسيلسوس) هو الوحيد الذي يعرف شيئاً حول هذا. |
Kurdele Paracelsus'u ayırmak için yeterince güçlü değildi. | Open Subtitles | لم يكن الوشاح قوياً بما يكفي لفصل (باراسيلسوس). |
Paracelsus sadece bakıcı değil, Depo'yu tamamen kontrol ettiğini hissettim. | Open Subtitles | (باراسيلسوس) أكثر من مجرد وصيّ الآن. شعرتُ به يسيطر بالكامل على المستودع. |
Yani Paracelsus bronzlaştırma taşını elinde tutuyor ve Sutton'dan istediğini alana kadar vermeyecek. | Open Subtitles | إذاً يملك (باراسيلسوس) لوحة جهاز البرونز وستظل بحوزته حتى يحصل على ما يملكه (ساتن). |
Daha fazla oyun yok. Paracelsus ve oğlun nerede? | Open Subtitles | {\pos(192,230)} لا مزيد من الألاعيب، أين (باراسيلسوس) وإبنكِ؟ |
Paracelsus kendi başına plan yapıyor. Şimdi iki tane rehinesi var. Pekala şöyle sorayım mı? | Open Subtitles | أعدّ (باراسيلسوس) خطط خاصة به، والآن لديه رهينتان، لمَ لا نبدأ بهذا؟ |
Artie, Paracelsus'un, taşı kendi üzerinde kullanacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | {\pos(192,215)} (آرتي)، أفترض أنّ (باراسيلسوس) سيحاول إستعمال الحجر على نفسه. |
Peki Paracelsus bu elementleri neden bulacak? | Open Subtitles | {\pos(192,215)} أين يمكن لـ(باراسيلسوس) إيجاد تلك العناصر المُحدّدة؟ |
Paracelsus hakkında hiç bir şey kayıt etmemişler. | Open Subtitles | أيّاً ما كانوا يملكونه على (باراسيلسوس)، لم يبقوا أيّ سجلات له. |
Paracelsus... Bizi Depo'dan kovmaya çalışıyor. | Open Subtitles | إنّه (براسيلسوس)، وهو يحاول حرفياً طردنا خارج المستودع. |