Çünkü orada patlamış mısırını paylaşacak kimsesi olmayan tek kişi benmişim gibi hissettim. | Open Subtitles | لأنه بدى لي كأنني الوحيدة التي لم يكن لديها شخص تتشارك معه الفشار |
Koltuğuna yaslanıp eline patlamış mısırını alırsın... | Open Subtitles | تجلس على الاريكة و تتناول الفشار وتشاهد نفس |
Her gece eve girip şu korkunç yerde dondurulmuş yemeğini yiyor ve patlamış mısırını alıp gözlerin kapanana dek televizyon seyrediyorsun. | Open Subtitles | أعرف أنك في كل ليلة تعود إلى شقتك الفظيعة تأكل وجبتك المجمدة وتعد بعض الفشار تجلس لمشاهدة التليفزيون ولا تستطيع فتح عينيك لوقت أطول |
Onu hiç izlemedim, ama o herifin patlamış mısırını seviyorum. | Open Subtitles | لم أره من قبل، لكنّني أحببت فشار ذلك الرجل. |
-Patlamış mısır nerede? -Git de patlamış mısırını kendin yap! | Open Subtitles | ألا يوجد أي فشار احضره بنفسك |
Yemen Kraliçesi'ne patlamış mısırını yaptıktan sonra işim bitiyor. | Open Subtitles | لذا أنا أنتهي من إعداد الفُشار لملكة (شيبا) ومن ثم سأكون حرة |
patlamış mısırını al ve şunu seyret. | Open Subtitles | الحصول على الفشار ومشاهدة ذلك. |
Bu arada, Jimmy'nin patlamış mısırını yeme, tamam mı? | Open Subtitles | وبالمناسبة، لا تأكل الفشار جيمي، هاه؟ |
Bugünün patlamış mısırını yarına bırakmayın. | Open Subtitles | لا تنام على الفشار |
patlamış mısırını getir. | Open Subtitles | أحضروا الفشار |