Ekibin beyni sensin, biliyorum. Ama pazarlama ve reklam ne olacak? | Open Subtitles | أنت العقل المُدبر وأنا أعلم هذا، ولكن ماذا عن التسويق والاعلانات؟ |
Çetenin çok ama çok iyi olduğu bir diğer şey pazarlama ve kandırmacaydı. | TED | العصابات الأخرى كانوا جيدون في التسويق والاحتيال. |
Ve bence, bunu ele almak için, psikoloji, pazarlama ve sanatı birleştirmeliyiz. Bunu gördük. | TED | وأعتقد للتصدي لها ، نحن بحاجة إلى الجمع بين علم النفس ، التسويق ، الفن ، وشاهدنا ذلك. |
Bunun için, rekor satışlarımızdan sorumlu olan Orta batı pazarlama ve Dağıtım ekibimizdeki Scott Calvin ve Susan Perry'e teşekkür etmeliyiz. | Open Subtitles | ويجب أن أقدم شكر خاص للناس المسؤلة عن المبيعات والتسويق والتوزيع |
Kia, ben Kabir'in pazarlama ve Satış departmanına gelip ilham verecek konuşma yapmasını istiyorum. | Open Subtitles | كيا، أريد أن أطلب من كابير أن يقدم كلمة تشجيعية لفريقنا في المبيعات والتسويق. |
Ben de CEO'larla, CFO'larla çalıştım kendi satış ekibimi yönettim, pazarlama ve markalaşma yaptım. | Open Subtitles | لقد عملت مع مدراء تنفيذيين ومدراء اقتصاديين قمت بقيادة فريق المبيعات الخاص بي التسويق ، تغيير المسميات أنا |
pazarlama ve urun stratejisinden bahsediyorduk. | Open Subtitles | نحن نتحدث عن التسويق والإستراتيجيات التمهيدية |
Bu çapalama etkisine bir örnektir ve bu teknik, pazarlama ve alışverişlerde insanları daha yüksek bir fiyat ödemeye razı etmede sık kullanılır. | TED | هذا مثال لـ"تأثير الارتساء"، الذي غالبًا ما يستعمل في التسويق والمفاوضات لرفع الأسعار التي يستعد الناس لدفعها. |
pazarlama ve kültür şefiydim, ülkenin en büyük sağlık kurumlarıyla çalıştım, teknoloji ve kültürel değişiklik kullanarak enerji ve su kullanımlarını azaltmak ve sosyal etkilerini geliştirmek için çalışıyorduk. | TED | كنتُ رئيسة التسويق والثقافة، وعملتُ مع أكبر أنظمة رعاية صحية للبلاد، باستخدام التقنية الحديثة والتغير الثقافي للحد بشكل جذري من استخدام الطاقة والمياه، وتحسين تأثيرهم الاجتماعي. |
Diğer yandan, siz doktorluk, hemşirelik, mühendislik, programcılık, pazarlama ve satış elemanı gibi yüksek eğitim gerektiren yüksek maaşlı işlere sahipsiniz. | TED | من ناحية، تملك مستوى تعليمي عالٍ وتوجد وظائف ذات أجر مرتفعة مثل الأطباء والممرضات، والمبرمجين والمهندسين، ومديري التسويق والمبيعات. |
pazarlama ve satış zamanını alamaz! | Open Subtitles | إزاي تبقى مشغول في التسويق والمبيعات ؟ |
pazarlama ve Dağıtım bu mu oluyor? | Open Subtitles | إذن, هل هذا هو التسويق والتوزيع؟ |
Greg de metal sektöründeydi şimdi pazarlama ve reklâmcılığa geçiyor. | Open Subtitles | و(قريق) كان في الحديد وسينتقل إلى التسويق والإعلان وظيفتي السابقة. |
Yani, bunu sekiz yıldır görüyor ve üzerine kafa yoruyordum,... ...bende bir gün telefonumu çıkartım ilk iş olarak bizim pazarlama ve düzenleme ile uğraşan çocukları çağırdım... ... ve hemen AARP'i dearayıp bir randevu aldım. | TED | لذلك، وبعد أن رأيت هذا، وقلقي لمدة ثماني سنوات، أول شيء فعلته هو الاتصال على موظفي التسويق والأنظمة وطلبت منهم، الاتصال بـAARP، والحصول على موعد حالاً. |
pazarlama ve galaktik bağlantı müdürü. | Open Subtitles | سولانا ميركوريو) سيدي) رئيسة التسويق و الاتصال المجري |
pazarlama ve yönetimi onlara ben mi öğreteceğim? | Open Subtitles | هل أعلمهم التسويق والادارة ؟ |
İlk olarak çocukların, televizyondaki, devlet okullarındaki ve hemen hemen baktığınız diğer her yerdeki tüm bu pazarlama ve reklamlarla nasıl da kolayca inandırıldıklarına gerçekten hayret ettiğimi söylemek istiyorum. | TED | بداية .. اريد ان اقول .. انا متفاجىء جداً كيف ان الاطفال يخدعون بسهولة من قبل الاعلام والتسويق الذي يعرض من خلال التلفاز في المنازل والمدارس وفي كل مكان من حولك |
pazarlama ve satış bütün zamanımı alıyor! | Open Subtitles | لأ, أنا مشغول في المبيعات والتسويق |