| pazarlamacı gibiydi, bana soracak olursan. Yani muhtemelen sana bir iyilik yaptım. | Open Subtitles | كان صوته كصوت مندوب مبيعات في رأيي لذا اظن انني اسديتك صنيعا |
| Ve şunu hatırla iyi bir pazarlamacı olduğunda... başlangıçta... | Open Subtitles | وأنا أتذكر أنك كنت مندوب مبيعات جيداً في البداية |
| pazarlamacı biri olarak, yalan söylemekte pek de iyi değilsin. | Open Subtitles | بالنسبة لشخصٍ من مجال التسويق فأنتَ لست جيداً في الكذب |
| pazarlamacı kızdan kulüpte eğlenenlerin listesini almıştım. | Open Subtitles | كلا لدي قائمة من الذاهبين للنوادي من فتاة التسويق الفيروسي |
| Hipertansiyonu olan pazarlamacı için Diamox yazıyorum. | Open Subtitles | دايموكس من أجل البائع المصاب بارتفاع ضغط الدم |
| - Harika hem terörist hem de tele pazarlamacı. | Open Subtitles | رائع. هو ليس فقط ارهابي, انه بائع هواتف ايضاً. |
| Yani akşam yemeğine çıkıp onlara kurum içi üst düzey bir pazarlamacı tutmalarını tavsiye etmeni istiyorum. | Open Subtitles | لذا أريدك أن تذهب للعشاء وتوصي بأن يعيّنوا مدير تسويق من الداخل. وأنا الرجل الذي سيعثر عليه. |
| Sırf sana "ahmaklıktan ahmaklığa koşan pazarlamacı" diye mi yapıyorsun bunu? | Open Subtitles | فقط لإنه قال بائعة من أحمق لأحمق |
| İyi bir pazarlamacı herşeyi satar. | Open Subtitles | مندوب المبيعات الجيد يستطيع أن يبيع أي شيء |
| Sen tanıdığım en kötü pazarlamacı olacaksın. | Open Subtitles | أنت ستكون أسوألأ رجل مبيعات للأبد, حسناً؟ |
| Muhtemelen pazarlamacı olan ve dolayısıyla oldukça fazla seyahat eden, tertipli, insanların güvenini kazanabilen birini, aradığımız sonucuna varmıştım. | Open Subtitles | استنتجت أننا ربما نبحث عن مندوب مبيعات, شخص يسافر كثيراً, ويستطيع كسب ثقة الناس بسهولة, شخص عادي. |
| Sana teşekkür etmek istedim, pazarlamacı olabilmem adına öğrettiklerin için. | Open Subtitles | أردت أن أشكرك على تعليمي كيف أكون رجل مبيعات |
| Bir de sahibim Phil var. Yerel bir hayvan maması şirketinde pazarlamacı. | Open Subtitles | هذا هو رب الاسرة "فيل" انه يعمل في التسويق لدي شركة أطعمة حيوانات |
| Nasıl pazarlamacı ama Pepsi dehası söyleyecek kelime bulamıyor. | Open Subtitles | خبير التسويق عبقري شركة "بيبسي" عاجز عن الكلام |
| Bir de bana iyi bir pazarlamacı değilsin diyordun. | Open Subtitles | وتقولين أنّي لستُ جيّدة في التسويق. |
| O pazarlamacı elini her yerime sürdü ve şimdi de öldü. | Open Subtitles | لقد وضع البائع يدة على وقد مات الان |
| İnanan pazarlamacı, karşılığını alan pazarlamacıdır. | Open Subtitles | البائع ألذي يؤمن هو البائع ألذي يستلم |
| İnanan pazarlamacı, karşılığını alan pazarlamacıdır. | Open Subtitles | ألبائع الذي يؤمن هو البائع الذي يستلم |
| Evet, Çarşamba günü, pazarlamacı olduğunu söyleyen bir genç geldi. | Open Subtitles | نعم . لقد كان هناك ذاك الشاب الذي إدعى أنه بائع . |
| Bu özel yanki bir pazarlamacı değil, o bir dahi. | Open Subtitles | هذا الأمريكى ليس بائع متجول إنه عبقرى |
| pazarlamacı. | Open Subtitles | ام، من الباب للباب بائع |
| ve benim bir pazarlamacı olarak son yıllarda yaşadığım en büyük başarısızlık olan "Sauce" isimli bir CD'ye sahip olan plak şirketi girişimimi anlatacağım. | TED | وأحد أسباب فشلي الرئيسي كمختص تسويق في السنوات القليلة الماضية، ديباجة شريط بدأته بقرص مدمج كان يسمى "سوس." |
| Ben iyi bir pazarlamacı değilim. Hakkıyla yapamam. | Open Subtitles | لست بائعة ماهرة سأعطيك نظرة خاطئة |
| Ayrıca bir pazarlamacı neye niyetlenmiş olursa olsun... | Open Subtitles | ومهما كان ما يمر به مندوب المبيعات |
| Tamam, ciddi bir pazarlamacı konuşması istemiyorsun. Anladım. | Open Subtitles | حسناً، لا تريد بائعاً جشعاً، فهمتُ |