Bir çoğu o kadar uzaktadır ki, haklarında pek az şey biliyoruz. | Open Subtitles | أغلبها بعيدٌ للغاية، قلّما نعلم عنها |
Yeraltı dünyasının eziyetine pek az kişi katlanabilir Thaddicus. | Open Subtitles | قلّما أحتمل أحد عذاب العالم السفلي , (سيديكاس). |
pek az fani, insanların dünyasına böylesine güzel bir şekilde bakabilme şansı bulur. | Open Subtitles | ليس الكثير من الفانين يُمنحون الفرصة لرؤية العالم بمنظور سماوي |
Ayrılma koşullarını kendisi belirleyebilen pek az kişi olmuştur. | Open Subtitles | ليس الكثير من الناس يحصلون على الرحيل بطريقتهم الخاصة |
Ancak, bu eşyaların nereye gittiği hakkında pek az şey biliyoruz. | TED | لكننا نعلم القليل عن المكان الذي تذهب اليه هذه الأشياء. |
Günümüzde paranın satın alamayacağı pek az şey bulunuyor. | TED | اليوم، هناك القليل من الأشياء التي لا يمكن للمال شراؤها. |
pek az kimse bu kadar uzun dayanabilir. | Open Subtitles | لا يعمر الكثيرون لهذه الدرجة في هذه الأرجاء |
pek az kimse bu kadar uzun dayanabilir. | Open Subtitles | لا يعمر الكثيرون لهذه الدرجة في هذه الأرجاء |
pek az yeğen amcası için böyle bir şey yapar. | Open Subtitles | ليس الكثير من أبناء الأخ قد يفعلون ذلك من أجل أعمامهم |
pek az kişi şiir yazar, ama yine de yazmaya devam ederler, değil mi? | Open Subtitles | ليس الكثير من الناس يكتبون الشعر لكن لا زلنا نحتاج إلى الشعر، أليس كذلك ؟ |
Katil balinalar her ana okyanusta yaşamalarına rağmen, yakın zamana kadar haklarında pek az şey biliyorduk. | TED | على الرغم من أن الحيتان القاتلة تسكن جميع المحيطات الرئيسية، حتى وقت قريب جداً عرفنا القليل عنهم |
Bu geri bildirim beni gerçekten heyecanlandırdı çünkü pek az öğrenci bilim insanı olmak ister. | TED | رد الفعل هذا أثار حماستي حقًا، لأن القليل جدًا من الطلاب يرون أنفسهم كعلماء. |
Evlenmeden önce, ilgilendiği pek az şey vardı. | Open Subtitles | قبل زواجنا ، كان لديه القليل من الإهتمامات |