Ama müzakere sırasında, Nazilerin teklifini reddetmek için çok da ütopik olmayan bir başka sebep daha öne sürüldü. | Open Subtitles | لكن أثناء المناقشة كان هناك سبب مثالي آخر اُقترح لرفض عرض النازيين |
Bizim etik kurulumuz parayı reddetmek için bir nedeni yoktu. | Open Subtitles | اخلاقياً وجدت اللجنة انه لا يوجد سبب لرفض المال |
Şubatta, Kansas Temsilciler Meclisi işletmelerin eşcinsellere hizmeti reddetmek için, dini özgürlüğü sebep olarak kullanım tasarısını oylamaya sundu. | TED | في فبراير، طرح مجلس نواب كانساس مشروع قانون للتصويت يمكن أن يسمح بشكل جوهري لمؤسسات قطاع الأعمال باستخدام الحرية الدينية كسبب لرفض خدمات المثليين. |
Kefalet talebini reddetmek için yeterli gerekçe var... | Open Subtitles | ثمة سببٍ مقنع لرفض الإفراج بكفالة |
Teklifi kabul etmek veya reddetmek için yirmi saniyen var. | Open Subtitles | لديك عشرون ثانية لرفض او قبول العرض |
Onu reddetmek için bir neden göremiyorum. | Open Subtitles | لا أَرى سبباًً لرفض طلبها |
Bunu reddetmek için nedeniniz var. | Open Subtitles | لديك سبب لرفض هذا العرض |
Sanıyorum bir mirası reddetmek için bir öncelik sırası vardır Bay Sadler. | Open Subtitles | اعتقد ان هناك بعض الالوية لرفض (ميراث السيد (آشور |
İsteğini reddetmek için kendimi ikna etmek istedim. | Open Subtitles | أردت إقناع نفسي لرفض ما طلب |