Sadece bir süpermarkete gideceksin ve 40 tatlı kaşığı şekeri orada bulacaksın. | Open Subtitles | يجب عليك مجرد الذهاب إلى السوبر ماركت وسوف تحصل على اربعين ملعقة |
Her neyse bu kadın... Ben bu süpermarkete yıllardır gidiyordum. Kadın beni tanır. | Open Subtitles | انا أذهب الى هذا السوبر ماركت منذ سنوات وهذه المرأة تعرفني |
Tamam, bir rahip ve bir papaz süpermarkete girerler rahip domuz jambonu almak ister. | Open Subtitles | أعني ، حسنا قسيس وحاخام يذهبان إلى السوبر ماركت و يريد القسيس شراء لحم الخنزير فيقول الحاخام |
İnsanların süpermarkete gittiklerinde Haagen-Dazs almadan önce bakacakları bir şeye ihtiyacı var. | Open Subtitles | عندما يأتي الناس للسوبرماركت يحتاجون لشئ ينظرون إليه قبل أن يختاروا Haagen-Dazs. |
ABD'de bir süpermarkete gittiğinizde, aldıklarınızı poşetlerinize koymanıza yardım eden insanlar var. | TED | وعندما تذهبون إلى السوبرماركت في الولايات المتحدة، هناك في الواقع أشخاص يساعدون في توضيب أغراضكم في الأكياس. |
Kendiliğinden geçti sanırım. süpermarkete gittim. | Open Subtitles | اعتقد انه اختفى ذهبت للسوبر ماركت |
Gelecekte, bu femto-kamera sizin telefonunuzun kamerası olduğunda, bir süpermarkete gidip meyvelere dokunmadan taze olup olmadığını anlayabileceksiniz. | TED | لهذا في المستقبل، عندما تكون آلة تصوير الفيمتو هذه في آلة تصوير هاتفك قد تكون قادرا على الذهاب إلى سوق الخضار والتحقق مما إذا كانت الثمرة ناضجة دون لمسها فعليًا. |
süpermarkete giderken Mitchell'la Claire'ı arabanın kaportasına koyardım. | Open Subtitles | تبا,كنت أقود الى السوبر ماركت بوجود ميتشل و كلير على سقف السيارة |
Benim için süpermarkete gider misin acaba? | Open Subtitles | هل تستطيع أن تذهب إلى السوبر ماركت من أجلي ؟ من فضلك |
Artık hepsi süpermarkete gidiyor ve onları kim suçlayabilir? | Open Subtitles | لقد أصبحوا جميعا يذهبون الى السوبر ماركت الآن ، ومن الذي يلومهم |
Benim için süpermarkete gider misin acaba? | Open Subtitles | هل تستطيع أن تذهب إلى السوبر ماركت من أجلي ؟ من فضلك |
Geçerli olması için Memphis'teki süpermarkete gitmek zorundayız. | Open Subtitles | علينا هذا الطلاق نحن سنعود... إلى نفس السوبر ماركت في ميمفيس لكي يكون صحيح. |
süpermarkete gitmem gerekiyor. | Open Subtitles | علي الذهاب إلى السوبر ماركت |
süpermarkete gidip kutu alman gerekir ve kutular temiz değilse kitapların kavun gibi kokar. | Open Subtitles | يجب عليك أن تذهبين للسوبرماركت للحصول على الصناديق وإن لم تكن نظيفة ستكون رائحة كتبك مثل البطيخ وستكون مثل... |
Amy'nin babasıyla süpermarkete ilk yolculuğu nasıl gidiyor? | Open Subtitles | كيف حال " ايمي" في رحلتها الاولي للسوبرماركت مع والدها |
Bak, ilk olarak bir daha asla süpermarkete gitmek istemezsin. | Open Subtitles | انظر, أولاً لن تريد الذهاب مرة أخرى الى السوبرماركت |
Evet, buraya gelmek yerine süpermarkete gidiyorlar hep. | Open Subtitles | الكل يتسوق من السوبرماركت بدلامنان يتسوقواهنا . |
Eğer dört kişilik bir orta seviyeli Avustralyalı aile bir hafta içerisinde tükettikleri şekeri satın almak zorunda kalsalardı, süpermarkete giderek, raflardan altı adet 1'er kiloluk şeker almaları...evet altı adet... eve getirmeleri, tüm hafta boyunca bunları yemeleri | Open Subtitles | إذا العائلة المتوسطة المكونة من اربعة أفراد بإستراليا وجب عليهم شراء السكر الذي سيستخدمونه بإسبوع واحد سوف يجب عليهم الذهاب للسوبر ماركت |
(Kereviz veya donmuş marul kırma sesi) (Gülme sesi) Doğru sesleri çıkarmak her zaman süpermarkete gidip meyve bölümüne geçmek kadar kolay değildir. | TED | (كسر خس مجمد أو كرفس) (ضحك) صنع الأصوات الصّحيحة ليس سهلًا دائمًا كزيارة إلى المتجر والتوجّه إلى قسم الخضار. |