Rüzgar iyi yakalamıştı ancak sürat üstünlüğü bizde. Sonsuza kadar kaçamaz. | Open Subtitles | إنه يرفع شراعه عالياً لكن السرعة في جانبنا لن يعطلنا للأبد |
Eğer sürat sabitse, bu dışarıdaki yıldızların bizim görmediğimiz bir madde yüzünden oluşan kütle çekiminden etkilendiği anlamına gelir. | TED | وإذا كانت السرعة ثابتة ، هذا يعني أن النجوم هنا تتأثر بتأثير جاذبية لمادة لا نستطيع رؤيتها. |
Sonra 2 adam Jet Ski'ye ve sürat teknesine binip gitti. | Open Subtitles | ثم اثنين من اللاعبين هدير قبالة على قارب سريع وجت سكي. |
Şafakta Murano ve bir sürat teknesi. | Open Subtitles | الفجر. أي قارب سريع إلى مورانو عند الشروق. |
Bam, götüne son sürat altın bir çük aldı. "Manny Puig - Yırtıcı Hayvan Uzmanı" | Open Subtitles | بام لتوه حصل على قضيب ذهبي داخل مؤخرته وبأعلى سرعة |
Önemli değil. Benimle limandaki sürat teknesinde buluşun Tamam mı? | Open Subtitles | حسنًا، فقط قابلاني على القارب السريع في حوض السفن، مفهوم؟ |
Chris, Bu senin sürat makinen Bununla yarışı kazanıcaksın. | Open Subtitles | كريس .. هذه هي الآلة السريعة التي ستفوزك في السباق |
Onun ruhunu cehenneme gönderen sürat değil, paniktir. | Open Subtitles | ليست السرعة هي التي ارسلت روحه الى الجحيم |
Atlarınıza sürat ve kuvvet dilerim. Hoşça kalın. | Open Subtitles | أرجو لحصانيكما السرعة وقوة القوائم وداعاً |
-Gayet iyi sürat yapıyor -Sürat tabiki ama sanırım biraz hızlı gidiyoruz, her yerde 50 hız sınırı var. | Open Subtitles | لا أحب سماع الغناء عالي جدا إنّ السرعة المحددة 50 |
Yalnızca yetişkin su samurları avlanmak için gerekli sürat ve çevikliğe sahiptir. | Open Subtitles | فقطالبالغين، يملكون السرعة و خفة الحركة ليقوموا بالأصطياد. |
Kalp hızımı yavaşlatıyorlar, ben de tüm sürat gidiyorum. | Open Subtitles | انها تبطئ من معدل نبضات قلبي حتى لا استطيع ان اكون سريع بالكامل |
İyi haberlerin son sürat yayıldığı , ve kötü haberlerin hep göründüğü gibi olmadığı... hızla ilerleyen bir dünyada. | Open Subtitles | في عالم سريع الحركة أينتتحركالأخبارالطيبةبسرعةالوقت .. و الأخبار السيئة ليست دائما كما تبدو |
Kanaldan sürat motoruyla getiriyorlar. Bunu yüz kere yapmışlar. | Open Subtitles | يتم إدخالها عن طريق القناة على مركب سريع لقد فعلوا ذلك اكثر من 100 مرة |
Götür bizi buradan, kaptan. Son sürat ileri. | Open Subtitles | أخرجنا من هنا أيها القبطان إلي الأمام بأقصى سرعة |
Her zaman dava açılır veya kavga edilir veya birkaç sürat cezası, daha bunları yapmadın mı? | Open Subtitles | هذا اذا كنت مدعي عليه أو عليه مخالفة سرعة هل قمت بذلك من قبل ؟ |
Eşini ve oğlunu, sürat yapan bir araba katletti. Feci bir şeydi! | Open Subtitles | فقد زوجته وإبنه في حادث سرعة كان الأمر مريع |
Üçlü saltoya gözünü karartıp bir tren gibi son sürat çıkacaksın. | Open Subtitles | لقد جئت من أجل الدورة الثلاثية كالضرير الذي يريد العبور أمام القطار السريع |
Bazı yeni kurallar- artık sürat satrancı yok. | Open Subtitles | بعض الضوابط الجديدة لا مزيد من الشطرنج السريع |
sürat motorunu hazırlıyoruz, buradan kaçacağım ya. | Open Subtitles | فقط أضع أغراضي في القارب السريع حتي أتمكن من الهروب |
Bir düzineden fazla sürat teknemiz var. | Open Subtitles | لدينا ما يفوق الدرزينة من القوارب السريعة. |
Bu bir maraton, sürat koşusu değil. | Open Subtitles | إنه ليس سباق هرولة ، بل سباق جري |
Mevcut sürat ve yönümüze dayanarak mümkün olan hedefleri hesapladım. | Open Subtitles | لقد قمت بحساب الأهداف المحتملة بناء على مسارنا الحالي و سرعتنا |
sürat artırıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يضاعفون سرعتهم |
sürat yapan bir tırda, öldürücü hayvanlarla birlikte kaçak bir uçağa doğru gidiyoruz. | Open Subtitles | الركوب في خلفية شاحنة مسرعة برفقة حيوانات قاتلة متوجهين، وتحت تهديد السلاح في طريقنا لموعد مع طائرة مسروقة؟ |
Helios Havayolları'na ait 522 sefer sayılı, bir Boeing 737, Yunanistan'ın başkenti Atina'ya doğru uçarken, son sürat bir tepeye çarptı. | Open Subtitles | طيران هيليوس، رحلة 522، بوينج 737، بطريقها لأثينا فى اليونان أصطدمت بالتلال بسرعتها القصوى |