Bunlar senin süslü uçuş pijamaların mı yoksa günlük kıyafetlerin mi? | Open Subtitles | مرحبًا،إذًا هل هذه منامتك الفاخرة الخاصة بالطيران؟ أو زيك اليومي المعتاد؟ |
Gerçek bir savaş başladığı an tüm o süslü teknoloji yok olacak. | Open Subtitles | في اللحظة التي تندلع فيها الحرب الحقيقية فكل تلك التكنولوجيا الفاخرة ستختفي |
Bu geceyi süslü bir otelde geçirelim ve küvetten hiç çıkmayalım. | Open Subtitles | فلنمضي الليلة في فندق فاخر و لا نخرج من الحمام ابدا |
Böylece herkes bu gereksiz süslü sarayında benim gibiler tarafından nasıl horlandığını görür! | Open Subtitles | دعيهم يرون جميعهم كيف يدوس على أمثالي لبناء هذا المكان الفاخر من لاشيء |
Böyle çok fazla yer kaplayan, daha süslü bir yemek için, ortaya koyacağız. | TED | لوجبة فاخرة مثل هذه تحتل الكثير من المساحة، سنقوم بوضعه في الوسط. |
İşte, süslü bir otelde üzerimde bir öncekinden de nefret ettiğim takımlayım. | Open Subtitles | لذا ها أنا هنا, جالساً أمام بار فخم مرتدياً بذله أكرهها أكثر عن آخر واحده |
Karım o tür şamata ve süslü olaylara alışık değildir. | Open Subtitles | زوجتي ليست من اللواتي يستهوين الملابس الفاخرة. |
Oğlum süslü Doğu Kıyı Lisesinden dönüyor ve ben onun bir dahi olduğunu keşfettiğimde dehşete düşüyorum. | Open Subtitles | ابني سيعود من جامعته الفاخرة ، وأخشى أن أصبح دافور |
Hey, petrol olmazsa o süslü 4 tekerleklilere sahip olamazdınız. | Open Subtitles | لولا النفط لما كان لديكم سيارات الدفع الرباعي الفاخرة |
Bu yüzden aynı özeni, aynı tekniği daha süslü tabak hazırlayacağınıza hamburger hazırlamak için harcayabilirsiniz. | TED | لذلك يمكنك الانعام عليهم جميعا بنفس العناية ونفس التقنية, على الهمبرجر بنفس القدر كم هو الحال على اي طبق فاخر اخر. |
Evet ama süslü ve şatafatlı bir şey olmaz, değil mi? | Open Subtitles | أجل, لكن ليس شيء فاخر أو مبالغ فيه, أليس كذلك؟ |
Yabancı ya da süslü hiç bir şey yok. Bar yok, veranda yok, sebze yok. | Open Subtitles | لا شيئ فاخر أو أجنبي , لا حانات لا باحات , ولا خُضروات |
Sırf büyük süslü bir evde oturuyorsun ve süslü yemekler pişirebilen bir aşın var diye farklı bir insan olduğunu mu zannediyorsun? | Open Subtitles | أتعتقدين فقط لأنك ِ تعيشين في منزل كبير وفاخر ولديك ِ طباخ الذي يطبخ طعامك ِ الفاخر بأنك ِ شخص مختلف ؟ |
Fakat onu tekrar görmeyeceğim için mutluydum ya da onun süslü aptal elbiselerini. | Open Subtitles | ولكنني كنت سعيدأ لأنني لن ألتقي بها مجدداً ولن أرى ردائها الفاخر الغبي أيضاً |
Umarız bu ipuçları size, bir daha masa düzenlemeniz istendiğinde ya da süslü bir yemeğe oturduğunuzda yardımcı olur. | TED | نأمل أن تكون هذه النصائح مفيدة في المرة القادمة التي يطلب منك فيها المساعدة في تهيئة الطاولة أو الجلوس في وجبة فاخرة. |
Örneğin çetenin bilmenizi istediği şey çete liderlerinin geniş çevreleri olduğu, güzel arabalara bindiği ve süslü takıları olduğuydu. | TED | كمثال، أحد الأمور التي كانوا يفعلونها العصابات رؤساء العصابات كانت لهم بطانات كبيرة، وكانوا يقودون سيارات فاخرة ومجوهرات ثمينة. |
O süslü ahırın parasını ödeyecek ve ne zaman istersek "Kestane"ye onun için sarılacağız. | Open Subtitles | هي ستدفع من أجل اسطبل فخم ونحن سوف نذهب لعناق كستناء لها كلما نريد |
Herif herhalde büyük süslü bir arabası olduğunu, pompayı kapatabileceğini sanıyor. | Open Subtitles | مغرور متعالي، يعتقدُ بما أن لديهِ سيارة فارهة فيستيطعُ أن يسدَ بها الطريق. |
Bende Sex and The City'dekilerin süslü zevkleri vardır sanıyordum. | Open Subtitles | وأنا من كنت تظن أن فتيات برنامج الجنس والمدينة'' لديهن ذوق مبهرج'' |
Alışveriş merkezinde makyaj standında ve bazı süslü şeker dükkânlarında da giyerler. | Open Subtitles | انهم يرتدونه خلف طاولات المكياج في الاسواق وفي بعض محلات الحلوى الراقية |
Papyonlu, süslü şapkalı ve silah çekecek yüreği olmayan bir adam mı? | Open Subtitles | مع أربطة عنق , قبعة مبهرجة ولا عصب لحمل بندقية؟ |
Ben, Marge ile domuz gibi çamurdan bir arı kovanında hapsolmuşken, sen ve Maude süslü kalenizde krallar gibi yaşıyorsunuz. | Open Subtitles | الأمر فقط انّك ومود تعيشون معًا عيشة ملكية في قصركم الخيالي بينما لدي مارج محبوسة هناك مثل الخنزير باناء من الطين |
Senin şu süslü atış hedefinin, neden izinsiz kaçtığını anlamaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | نحن نحاول فحسب فهم لماذا أصبحت حمامتك الخيالية الطينية بدون أذن. |
Pekâlâ, istikrarlı bir istihdam bulamıyoruz, çok para kazanmıyoruz ve büyük, süslü evlerde yaşamıyoruz. | TED | حسنًا، نحنُ لا نجد فرص العمل المستقرة، ولا نكسبُ الكثير من المال، ولا نعيش في منازل كبيرة فخمة. |
süslü arabalar, seyahatler ve lüks oteller ne işe yarar? | Open Subtitles | ما فائدة السيارات المبهرجة و الرحلات الطويلة و الفنادق الفخمة؟ |
Şu süslü çantanızda hiç atropin var mı? | Open Subtitles | حسنا,ألديك بعض الأتروبين في الحقيبة الفاخره ؟ |
Birlikte süslü bir otele çay içmeye gidebilecektik. | Open Subtitles | يمكننا الذهاب لتناول الشاي في فندق خيالي |