O, hayatındaki sıkıntıları halletmeye çalışırken bir anda ortaya çıkamam. | Open Subtitles | لا يمكنني الظهور لطلب عونه بينما هو يسعى لحل مشاكله |
- Pekala. Vergi dairesindeki sıkıntıları yüzünden ayrılmayı göze alamıyor. | Open Subtitles | ،و بسبب مشاكله مع الضرائب لا يستطيع تحمّل كلفة الإنتقال |
Fakat, sevgili Beechey, şahsi sıkıntıları çoğaldıkça tabloların kalitesi de azalıyor. | Open Subtitles | و زيادة على ما قلت عزيزي بيتشي مشاكله الخاصه في ازدياد مما ينعكس سلباً على جودة رسوماته |
Commudus'un, Roma senatosuyla ciddi sıkıntıları vardı. | Open Subtitles | كان كومودوس يلاقي صعوبات في علاقاته بمجلس الشيوخ |
Tüm sıkıntıları, tüm işi, hayatın tüm acılarını. | Open Subtitles | القلق كله ، العمل كله كل صعوبات الحياة |
Patchi'nin bütün sıkıntıları gerçek aşkını görmesiyle ortadan kaybolmuştu. | Open Subtitles | صعوبات (باتشي) تلاشت سريعاً برؤية حبه الحقيقي. |
Önüne ket vurması, kendi sıkıntıları ya da olayı tam kavrayamaması yüzündense dürüstlüğün ve netliğin sayesinde doğru yola dönecektir. | Open Subtitles | اذا كانت مشاكله او قصوره بالشفافية تسبب له الوقوف في طريقك عندها صدقك ووضوحك سوف يؤدون مفعولهم |
Ekonomik sıkıntıları vardı. | Open Subtitles | كانا يُعانيان صعوبات ماليّة. |
Ama kendi sıkıntıları vardı. | Open Subtitles | لكنه واجه صعوبات خاصة به. |