Kendisine maaş vermediğini, girişimin başarılı olmasına rağmen kaynak sıkıntısı çektiğini söyledi. | TED | أخبرني أنه لا يعطى نفسه راتبًا، لأنه برغم النجاح الذي حققه، لازال البرنامج يعاني من نقص الموارد. |
Şu anki tahminler 2040 yılına kadar, 20'den fazla ülkede su sıkıntısı yaşanabileceğini gösteriyor. | TED | وتتوقع التقديرات الحالية أنه بحلول عام 2040، قد تعاني ما قد يفوق 20 دولة أخرى من نقص المياه. |
Paraşütçü kıtasının, önemli ekipmanları eksik, her zaman yiyecek sıkıntısı var, | Open Subtitles | المظليون يعانون من نقص التجهيزات من نقص الغذاء |
Fakat, varoluşumuzu gerekçelendirmek için başka birine bağlı olmak can sıkıntısı ve güç oyunlarına kolayca sebep olur. | TED | إلا أن الإتكال على الآخر لتبرير وجودنا يؤدي بسهولة إلى الملل والتنافس في التأثير والقوة. |
- Ve ekipten sadece üç kişi alabiliyorsun demek ki yer sıkıntısı var. Bir denizaltı. | Open Subtitles | ويُمكنكِ فقط أخذ ثلاثة أعضاء من الفريق، لذا المساحة عبارة عن مُشكلة. |
Kalp sıkıntısı olan biriyle yüz yüze olmak, kolay değildir. | Open Subtitles | الوقوف وجها لوجه مع شخص بمشاكل قلبيّة لهو عمل شاقّ |
Su sıkıntısı da var, yani duşlarınızı bir dakika kapatın, yanınızda biri varsa iki dakika kapatın. | Open Subtitles | هناك نقص في المياه لذلك قلّصوا مدة الإستحمام إلى دقيقة واحدة أو دقيقتان لو لديكم رفقة |
Anakarada başarıyla mahsûl üretmemize daha aylar var ve yiyecek sıkıntısı çekmeye yaklaşıyoruz. | Open Subtitles | ما زلنا نبعد أشهر عن إنتاج محاصيل ناجحة على الجزيرة ونتجّه إلى نقص في المواد الغذائية. |
Silah kaçakçılarının savaşmalarının kötü yanı mermi sıkıntısı çekmeyecek olmalarıdır. | Open Subtitles | المشكلة فى خوض تجار السلاح الحرب انه لا يوجد نقص في الذخيرة |
Ama burada kırmızı bilezik sıkıntısı var. | Open Subtitles | ولكن يبدو أن هناك نقص فى الأساور الحمراء هنا |
Sizleri temin ederim ki yakıt sıkıntısı birinci önceliğimiz. | Open Subtitles | استطيع التاكيد لكم ان مشكلة نقص الوقود علي اهم اولويتنا |
Sanat bölümünün para sıkıntısı çektiğini bana söylemenize gerek yok. | Open Subtitles | ليس عليك ان تحكي لي عن نقص التمويل للفنون |
Ama şimdi, nakit sıkıntısı çekiyoruz. Ve suyun üzerinde kalmamıza yardımcı olması için böyle davalar alıyoruz. | Open Subtitles | و لكننا الآن ، لدينا نقص بالسيولة و أنا أقبل قضايا كهذهِ ، لأبقيّ على شركتنا قائمة. |
Ya o, ya da Florida, minyatür gargarayla Dilbert* karikatürü sıkıntısı çekiyor. | Open Subtitles | إما هذا أو أن فلوريدا تُعاني من نقص في غسول الفم برائحة النعناع و كارتون ديلبرت |
Kargaşa, yiyecek sıkıntısı, insanların ölmesi umurumda değil. | Open Subtitles | لا أهتم بتواجد إضطرابات أو نقص طعام وموت الناس |
Gerçek can sıkıntısı hem otuz bir çekmek istemek, hem de aynı zamanda istememektir. | Open Subtitles | الملل الحقيقي هوَ عندما تُريدُ الاستمناء و لا تُريدُ ذلكَ بنفس الوقت |
"Fransızcanın sıkıntısı şu ki "girişimci"nin karşılığı bir kelimeleri yok. | Open Subtitles | مُشكلة الفرنسيين أنَّه ليس لديهم كلمةً "مُقاول = entrepreneur" تقابل كلمة |
Babanın iş sıkıntısı ve annenin ... içki sorunu, belki de evde istediğin gibi çalışmanı engelliyordur. | Open Subtitles | و بمشاكل أمك بالشرب لربما يوحي بأن منزلكم ليس مكاناً ملائم للدراسة |
Doktor Aldea'nın bir sıkıntısı var da, yardımcı olabilir misiniz diye soracaktım? | Open Subtitles | هل يمكنك مساعدة الطبيب "ألدا" في مشكلته المنزلية؟ |
Böyle para sıkıntısı çeken bir bölgede takas popüler olmalı. | Open Subtitles | لابد ان المقايضة شعبية فى منطقة تعانى من ضائقة مالية بهذا الشكل |
Bir sıkıntısı var gibi duruyor. | Open Subtitles | ويبدو أنها الجرح قليلا ضيق في الآونة الأخيرة. |
Niye, okulla ya da erkek arkadaşıyla bir sıkıntısı mı vardı? | Open Subtitles | لماذا، هل كان لديه مشاكل في المدرسة أو مع صديقها؟ |
Ki her bölümde apayrı bir can sıkıntısı | Open Subtitles | لا تحوي كل حلقة منه إلا الرعب |
Finansal sıkıntısı olduğundan kimsenin haberi yokmuş. | Open Subtitles | لا أحد من أصدقائه كان يعلم أنّه يواجه أزمة ماليّة |
İhtiyar kızlar para sıkıntısı çekiyor galiba. | Open Subtitles | يبدو ان الفتاتان العجوزان تمران بضائقة مالية ؟ |