| Ama düşündüğümüz şey, stresli durumlarda, ... ... bu hormonların damlaları sınırlıdır. Mesela, gıda kaynakları sınırlıdır. | TED | لكن ما نعتقده أنه تحت ظروف الضغوط مُستوى تلك الهرمونات ينخفض على سبيل المثال وجود موارد محدودة للغذاء |
| Sinek ve solucan gibi bazı küçük hayvanlar, kendi hücre bölünmelerinin çalışma şekliyle sınırlıdır. | TED | بعض الحيوانات الصغيرة مثل الديدان والذباب هي أيضًا محدودة بميكانيكا انقسام الخلايا. |
| - Bilgim sınırlıdır. - Bir fikir canım? | Open Subtitles | ان معلوماتى عن اللوحات محدودة جدا اريد فقط مجرد رأيك ؟ |
| Bundan ötürü de sınırlıdır seçme özgürlüğü. | Open Subtitles | لذلك كان من الواجب ان يكون اختياره محدود بما تملي عليه التقاليد التى تفرضها الدولة |
| Vaktiniz çok sınırlıdır ve tam zamanında geçmelisiniz. | Open Subtitles | وقتك هناك محدود يجب عليك ان تترك المكان في الوقت المناسب |
| Özür dilerim, benim yanıtlarım sınırlıdır. Doğru soruları sormalısın. | Open Subtitles | اسف، استجاباتي محدوده يجب أن تسأل أسئله مباشره |
| Bilgi sınırlıdır. Hayal gücü dünyayı çemberi içine alır." | Open Subtitles | المعرفة محدودة ، أما التخيّل فإنه يُطوّق العالم |
| Telefon mesajları 150 karakterle sınırlıdır. Demek ki-- | Open Subtitles | الرسائل النصية محدودة إلى 150 حرفاً, هذا يعني |
| Ama bu mantıklı. Normal Kovan'ların büyümeleri sınırlıdır. | Open Subtitles | أنظر, ذلك يبدوا منطقيا السفينة الأم محدودة النمو |
| çünkü kariyerimin doruk noktasındayım, bir sürücünün kariyeri sınırlıdır. | Open Subtitles | لأنهم كانو في اوج مسيرتهم وفرص سائق الفورمولا واحد محدودة. |
| Belki de kapasiteleri kontrol edebildikleri ve faydalandıkları güçle sınırlıdır. | Open Subtitles | ربما ستكون قدراتهم محدودة بقدر ما يمكنهم أن يستخدموا من طاقة . وقدرتهم على التحكم بها |
| Gezegenin kaynakları esasen sınırlıdır. | Open Subtitles | نحتاج بإستمرار إلى المحافظة عليها و حمايتها. فموارد كوكبنا محدودة بالأساس. |
| Bir casus gizli kimlikle operasyondayken güvenlik seçenekleri sınırlıdır. | Open Subtitles | بالنسبة لجاسوس يعمل تحت هوية مغطاة خيارات الحماية محدودة |
| Çok iyi bilirsin ki benim hukuk bilgim TV dizileri ve kız tavlamak için jüri görevi yaptığımız anla sınırlıdır. | Open Subtitles | تعلم ان معرفتي بالقانون محدودة على عروض التلفاز وعندما قمنا بواجبنا من اجل هيئة المحلفين |
| Amerikalılarda çok eşlilik, tek bir gelenekle sınırlıdır. | Open Subtitles | تعدد الزوجات في أمريكا محدود لعادة واحدة |
| Tabi ki, bilim ve teknolojinin olanaklarıyla sınırlıdır. | TED | إذن، بالطبع، إنه محدود علميا تقنيا. |
| Kavramsal önyargılarımızla da sınırlıdır. | TED | إنه محدود بتحيزاتنا الإداركية. |
| Gerçek dünyada seçeneklerimiz sınırlıdır ama burada şans bizden yana. | Open Subtitles | فى العالم الحقيقى الإمكانيات محدوده ولكن هنا كل شىء متاح لنا |
| Ne yazık ki, açıları bilinen nedenlerle sınırlıdır . | Open Subtitles | لسوء الحظ ,زوايا التصوير محدوده لاسباب واضحه |
| Benim böyle konulardaki tecrübelerim sınırlıdır. | Open Subtitles | خبرتى بتلك الأشياء محدوده |
| Ama genellikle yerleşme ve uzun dönemli kalma seçenekleri sınırlıdır. | TED | إلا أن خيار التوطين أو الاندماج طويل الأمد غالباً ما يكون محدوداً. |