| Aynı kişilikteki Sağlıklı insanlar genellikle şaşırtıcı bir biçimde benzer yaklaşımlar gösterdiler. | TED | فقد تعامل الأصحاء ذوو الشخصية المماثلة عادة بطرق مشابهة بشكل مميز مع الاختبار. |
| Sağlıklı insanlar duygularını başkalarını severek ve onlara hediye alarak gösterir. | Open Subtitles | البشر الأصحاء يعبرون عن مشاعرهم مثل العاطفة بإعطاء الهدايا |
| Domuz gribinde bunu denedik ve sonuçta Sağlıklı insanlar korktu. | Open Subtitles | حاولنا في "انفلونزا الخنازير" كل ما فعلناه هو اخافة الأصحاء |
| 20'li yaşlardaki Sağlıklı insanlar bile yapamıyor bunu, baba. | Open Subtitles | الأصحاء في العشرينات من أعمارهم لا يمكنهم فعل ذلك يا أبي |
| Savannah'daki o arabalara sadece genç ve Sağlıklı insanlar binebiliyordu. | Open Subtitles | تلكَ العربات في (سافانا) كانوا يضعون عليها الشباب الأصحاء فحسب |
| Sağlıklı insanlar gibi davranmamız lazım da ondan. | Open Subtitles | ـ لأنّي أريد التصرف مثل الأصحاء |
| Tedaviyi burada Sağlıklı insanlar için harcıyorsun. | Open Subtitles | أنت تضيّعين الجرعات على الأناس الأصحاء. |
| - Sağlıklı insanlar böyle şeylerden bahsetmez. | Open Subtitles | البشر الأصحاء لا يتحدون عن هكذا أمور |
| Sağlıklı insanlar, kendilerini öldürmez. | Open Subtitles | الأصحاء لا يقتلون نفسهم |
| Sağlıklı insanlar, diğer insanları da öldürmez. | Open Subtitles | الأصحاء لا يقتلون الآخرين |
| Salonu dolduran tüm Sağlıklı insanlar Ed Vogler'ı alkışlayalım. | Open Subtitles | كل الأصحاء بالغرفة (فلنصفق جميعاً بقوة لـ(إد فوجلر |
| Sağlıklı insanlar, yeteri kadar alır. | Open Subtitles | الأصحاء يأخذون ما يكفي |