Bu resmin hissetmek istediği gibi hissetmesini sağladığını söylemişti. | Open Subtitles | قالت بأنها جعلتها تبدو وكأنها تريد الحياة |
Bu resmin hissetmek istediği gibi hissetmesini sağladığını söylemişti. | Open Subtitles | قالت بأنها جعلتها تبدو وكأنها تريد الحياة |
Bu ölümden etkilendiğini ve düşünmesini sağladığını söyledi. | Open Subtitles | و الذي تقول فيه بأن جريمة القتل أثرت بها و جعلتها تفكر. |
Bu, Wolfram ve Hart'ın ona neden ceset sağladığını açıklıyor. | Open Subtitles | الذي يُوضّحُ الأجسام التى تزوده بها ولفرام آندهارت |
Aslında bildiklerimden yola çıkarak tahmin yürütmem gerekse teknolojik aletlerinin bazılarını ona senin sağladığını söylerdim. | Open Subtitles | في الواقع، لو كنت سأقوم بتكهن سأقول أنّك تزوده ببعض من معداته |
Bunca yolu gelmemin nedeni oğlunuz Rodney'in titanyum popomu kaldırmamı sağladığını söylemekti. | Open Subtitles | أن أبنكم رودني.. هو الرجل الذى ساعدني على الخروج من محنتي الكبيره |
Onu korkutup kaçırırsan... ..buna nasıl uyum sağladığını öğrenemem ya da benim nasıl uyum sağlayacağımı. | Open Subtitles | لكنها لم تفعل، وإذا جعلتها ترحل لن أعرف أبدأ دورها في ما يحدث أو دورى |
Ama Amerika Açık'ı kazanınca, vücudumun, hedeflerime ulaşmamı sağladığını fark ettim ve onunla barışık olmak istedim. Vücudumun değerini anladım. | TED | لكن بعد أن كسبت بطولة الولايات المتحدة المفتوحة أدركت حينها أن جسدي ساعدني على تحقيق الأهداف التي أردتها وأردت أن أكون سعيدة بذلك، وكنت مقدّرة جدًا لذلك. |
Her istediğimi bana sağladığını biliyorsun. | Open Subtitles | تعرف أنه ساعدني دائماً في نيل ما أشاء |