| Onu görünce, yedi yıl önce, sanki benim gençliğim anlamsızmış ve hiçbir şansım yokmuş gibi uzun bir hapis cezası önerdiği mahkeme salonundaki günlerimizi düşündüm. | TED | وبرؤيته، تذكرت أيامنا في قاعة المحكمة قبل سبع سنوات، بينما سمعته يوصي بحكم السجن لفترة طويلة، كم لو كانت حياتي الصغيرة بلا معنى وبلا إمكانيات. |
| Gazeteler bunu duruşma salonundaki renkli ve içten kişiliğine bağladı. | Open Subtitles | حكم عليه بالسجن لمدة 9 أشهر، تظن الصحف أن هذا بسبب حيويته في قاعة المحكمه |
| Pekala. Ama bovling salonundaki gibi bir olay daha olursa | Open Subtitles | حسناً ، حادث واحد فقط مِثل التي في صالة البولينغ |
| Seni aradım çünkü sana bovling salonundaki dolabımın şifresini vermek istiyorum. | Open Subtitles | اتصلت عليك لأعطيك الرقم السري لخِزانتي في صالة البولينغ |
| Brit'in spor salonundaki aniden kalabalıklaşacak toplantısını tweetledim... | Open Subtitles | لقد ارسلت رسالة عن التجمع الحماسي في الصالة الرياضية لبرتني |
| Toplantı salonundaki büyük çan kulesini ve mezarlığımın mermer kriptosunu hatırlıyor musun? | Open Subtitles | هل تذكر الساعة الكبيرة الموجودة بقاعة الإجتماعات. و السرداب الرخامي الذي يقود إلى القبو |
| Bunu bekleme salonundaki görevlilerden birine verirseniz anons yapar. | Open Subtitles | إذا أعطيت هذة إلى أحدى المرافقين فى الصالة الرئيسية , ستطلبة لك |
| Güzellik salonundaki kızların da bilmeye hakkı var. | Open Subtitles | الفتيات في صالون تجميل لديها الحق في معرفة. |
| Jimnastik salonundaki spor faaliyetleri planlanandan daha uzun sürecekmiş. | Open Subtitles | إزالة الأسبيتوس من صالة الألعاب الرياضية سيأخذ وقت أطول من المخطط له. |
| Annem Schöneberg Şehir salonundaki bir klasik müzik konseri boyunca uyudu. | Open Subtitles | كانت أمي نائمة خلال حفل موسيقى كلاسيكية في قاعة المدينة في شنيبرغ |
| Annem Schöneberg Şehir salonundaki bir klasik müzik konseri boyunca uyudu. | Open Subtitles | كانت أمي نائمة خلال حفل موسيقى كلاسيكية في قاعة المدينة في شنيبرغ |
| Prova salonundaki tuvalet kağıtlarından memnun değilim. | Open Subtitles | لست مرتاحاً بمناديل الحمام في قاعة البروفة |
| Dövme salonundaki amcan senin otel işlettiğini söyledi. | Open Subtitles | عمكِ في صالة الوشوم يقول بأنكِ تديرين خدمات إسكان |
| salonundaki, bir ünlünün tüm operasyonu meşru kılmasına çok faydası olacağını söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | لسنا بحاجة للقول أن نجم ساطع في صالة العرض ساعد في تشريع العملية كلها |
| Aptal bir spor salonundaki aptal bir vücutçu mu verdi bunları? | Open Subtitles | مقويات ؟ من بناء أجسام مزيف في صالة سخيفة ؟ |
| Spor salonundaki herif maksimum performans sağlayacağını söylemişti. | Open Subtitles | ولم يكن لدي أدنى فكرة عن ذلك الرجل في الصالة الرياضية وصفهم لى من اجل زيادة صلابة عضلاتى |
| Hayır ama spor salonundaki bütün ekipmanın incelenmesini istedim. | Open Subtitles | لا، لكنني سألت عن باقي المعدات التي في الصالة الرياضية |
| Sen benden daha yuvarlak hatlara sahipsin. Bu akşam işten sonra benimle spor salonundaki basketbol sahasında buluş. | Open Subtitles | الليلة بعد العمل، قابلني بملعب كرة السلة بقاعة الرياضة |
| Mahkeme salonundaki tavrınız sıradışı olabilir ama söylemem gerekir ki, zehir gibi bir duruşma avukatısınız. | Open Subtitles | أسلوبك بقاعة المحكمة قد يكون غير مألوف ...ولكن يجب أن أعترف بأنك محامي قدير |
| Lütfen bekleme salonundaki danışma masasına geliniz. | Open Subtitles | الرجاء الحضور إلى مركز الإتصالات فى الصالة الرئيسية |
| İlk olarak spor salonundaki adam öldürüldü. | Open Subtitles | واكتملت تقريبا. الرجل الاول قد قتل فى الصالة الرياضية. |
| Domino salonundaki büyük biraderlerin nasıl yaralandığını açıklayabilirsin? | Open Subtitles | كيف يمكن ان تشرح اصابة الأخوه المسنين في صالون "جونغ"؟ |
| Sen o bilardo salonundaki herifsin. | Open Subtitles | أجل، أنتَ ذلك الحقير من صالة البلياردو. |
| Bilardo salonundaki kadın, insanların bir tür Kızılderili efsanesinden korktuklarını söyledi. | Open Subtitles | المرأة فى قاعة البلياردو قالت أن الجميع خائفون من أسطورة هندية |
| Bu Torres'larının salonundaki mumdan alınan mermi | Open Subtitles | رصاصة ممتدة منزل " توريز " شمعة في غرفة معيشة |
| Spor salonundaki olayın arkasındaki kişi sensin demek. | Open Subtitles | أفهم من ذلك أنّك الرجل المتسبب في الفوضى التي بصالة الألعاب. |