Mikroplar, bize dezenfektan ve sabun satmak için bir komplodur." | Open Subtitles | الجراثيم من وحى خيالاتهم لكى تقوم بشراء الصابون والمنظفات |
Mikroplar, bize dezenfektan ve sabun satmak için bir komplodur." | Open Subtitles | ماذا عن الجراثيم قال لي : انه لا يصدق ذلك الجراثيم من وحى خيالاتهم لكى تقوم بشراء الصابون والمنظفات |
Galaksinin bir ucuna bir aile göndermek her yaştan insana bilgisayar satmak için bir reklam. | Open Subtitles | وإرسال عائلة إلى الفضاء مجرد مجازفة إعلانية لبيع أجهزة كمبيوتر للجميع |
İşinizin, sahte kimlik satmak için bir tezgâh olduğunu düşünüyorlar. | Open Subtitles | انهم يعتقدون انك تعمل كواجهه لبيع الهويات المسروقة |
Onlar sadece patlamış mısır satmak için bir satışçıdır. | Open Subtitles | إنهم مجرد أداة تسويقية ملهمة لبيع حبوب الذرة المقلية |
Oralarda ayakkabı satmak için bir fırsat olup olmadığını öğrenmek amacıyla gönderilmişlerdi. Sonrasında Manchester'a telgraf gönderdiler. | TED | لقد أُرسلا ليكتشفا ما إذا كان هناك أية إمكانية لبيع الأحذية هناك بعد فترة قاما بإرسال برقية إلى "مانشستر" |
Bu ise normalde sizin yemek yapmak için beyin fırtınası yapmanız: kullanmak istediğiniz malzemeleri, nasıl bir tarif olacağını belirlersiniz ve belki de sonunda satmak için bir iş yaparsınız. | TED | وهكذا ستقومون طبيعيًا بطرح الأفكار من أجل وصفة غذائية، ستكتشفون ما هي المكونات التي ستستخدمونها، ما هي الوصفة التي تعمل، وربما بالتالي تقومون بتطبيق المهمة بأي طريقة لبيع الوصفة. |
Araştırmalarını satmak için bir Ring ajanı ile buluşacakmış. | Open Subtitles | وكان من المقرر ان يجتمع بـ( الرينج) لبيع هذا البحث |