İğrenç olmak için sebep yok. İğrenç olduğumu mu sanıyorsunuz? | Open Subtitles | لا يوجد سبب لأن تكون سيئاً هل تعتقدين بأني سيئ؟ |
Özür dilerim, gereksizdi. Üzgün olmak için bir sebep yok. | Open Subtitles | آسف ، إنّه غير عقلاني لا يوجد سبب لتكون حزيناً |
Çünkü uzun vadede, bence bir gazetenin ayakta durması için sebep yok, geçerli bir sebep yok. | TED | لأنه على المدى البعيد أعتقد أنه لايوجد سبب، لا سبب عملي للصحف أن تنجو |
Teal'c, oğlunun ve eşinin bu olduğunda ... evde olduğuna inanmamız için bir sebep yok. | Open Subtitles | تيلك ، لا سبب للإعتقاد أن زوجتك وولدك كانا في المنزل عندما حدث ذلك |
Hayır, depolarım var. Burada kalmamı gerektirecek bir sebep yok. | Open Subtitles | كلا، لديّ انابيب الغاز، لا يوجد داعي لي للبقاء هنا |
Tepki göstermek için sebep yok Bu durumu daha kötüleştirecektir | Open Subtitles | ليس هناك سبب لردة الفعل هذا فقط سيزيد الطين بلة |
Burada, bir şeyin eksikliğini hissetmek için hiçbir sebep yok. | TED | هنا ليس هناك داعٍ لتشعر أنك تفتقد أي شيء. |
Şimdi, bana ulaşamadığınız durumlar için birbirinize de ulaşmamanız için hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | في حالة لم تستطعوا الوصول الي لا يوجد سبب لكي لا تتصلوا ببعضكم |
Bunun iyi bir zaman olmaması için hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | اوه هيا لا يوجد سبب يجعلنا لا نقضي وقت جيد |
Bu eşli sistemin sınıfın dışına taşınmaması için bir sebep yok. | TED | لا يوجد سبب لترك تعليم الانداد لبعضهم خارج فصول الدراسة |
Tahrik yok, sebep yok. Polis sadece onları korkutuyor. | Open Subtitles | لا إستفزاز ، لا سبب رجال الشرطة يرهبونهم |
Olmaması için bir sebep yok, yine de jeolojik açıdan bakıldığında... | Open Subtitles | لا سبب يمنع، ..بالرغم من الناحيةالجيولوجية. |
Uçağın bir takım kötü amaçlar için orada bulunduğuna inanmak için sebep yok, ama gökteki jet üzerindeki etkinin artması, Gizli Servisi çok endişelendirdi. | Open Subtitles | لا سبب للإعتقاد بأَن هذه الطائرة كانت هناك لأى أغراض غامضة لكن جهاز الأمن كان مهتم جدا ويشير إلى الطائرة فى السماء |
Hayır tatlım onlara o ismi takmamız için bir sebep yok. | Open Subtitles | الآن ياعزيزتي، لا داعي أن تناديهم أي ألقاب فقط لأنهما هزماتكِ. |
Benden korkman için bir sebep yok. Hatta başka bir şeyden. | Open Subtitles | لا داعي لأن تخشيني أو أن تخشي أي شيء آخر أصلاً |
Bana göre, eğer iki insan birbirini severse ve bizim gibi birbirine güvenirse kıskanç olmak için sebep yok. | Open Subtitles | الأمر يبدو لي، مع ذلك أن لو شخصان يحبّان بعضهما ويثقان ببعض مثلما نفعل نحن فليس هناك سبب للغيرة. |
Gemide olduğumuzu bilmiyorlar. Yoğun bir şekilde korumaları için sebep yok. | Open Subtitles | انهم لا يعلموا اننا على السفينة ليس هناك سبب لحراسة قوية |
Tamam, şimdi dinle. Endişelenmek için bir sebep yok. Tamam mı? | Open Subtitles | حسناً ، أنصتي لي لا يوجد داعٍ للقلق ، حسناً؟ |
Normal hayatına devam etmemen için de bir sebep yok. | Open Subtitles | لا يوجد أي سبب لا يجعلك تعيش حياة غير طبيعية |
Bak, burada yaşamana izin verilmemesi için hiç bir sebep yok. | Open Subtitles | لايوجد سبب حول لم لاينبغي عليك العيش خارج القاعدة , خصوصاً أنك لم تعد تحمل المتكافل |
Ama sen kendini iyi kurtarıyor gibisin, o halde... onları burada tutmak için sebep yok. | Open Subtitles | لكن يبدو أنك تحسن إنقاذ نفسك بنفسك لذا فأظن أن لا داع من إبقائهم هنا |
Buna inanmak istemeyebilirsin ama yalan söylemek için bir sebep yok: Arabadan, plastik oyuncaklardan nefret ederdim, arkadaşlarını sevmezdim, daha da kötüsü | TED | أنت لا تريد أن تصدق هذا، ولكن ليست لدي أية أسباب تدفعني لأكذب: كرهت السيارة، وكرهت الألعاب المطاطية، لم أعجب بأصدقائك، والأسوأ، أقاربك. |
Ve o anda anlamış ki korkması için hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | وفي تلك اللحظة أيقن أنه لم يكن هناك داع لكي يخاف |
Ayrıca, ölüm raporuna göre olay yerinde cinayete dair bir şey yok dolayısıyla, kısa otopsiden daha fazla bir şey yapmak için sebep yok. | Open Subtitles | أيضاً الجنائية بلغت أن لا شيء في المشهد يؤكد فعل فاعل ولا سبب للقيام بأكثر |
Stamplerdan başka birinden şüphelenmek için ortada bir sebep yok. | Open Subtitles | لا يوجد لدينا داعى لإتها م آخرين غير "ستامبلر" |
Endişelenmesi için bir sebep yok. | Open Subtitles | لا يوجد لديه سبب ليقلق بخصوص شئ لا ينبغي عليه القلق بشأنه |
- Bize ne olduğu konusunda endişelenmeleri için bir sebep yok, şu Thomas denen adam yüzüme tükürür. | Open Subtitles | ليس لديهم سبب لللاهتمام بما يحدث لنا, جنرال ذلك الرجل توماس سوف يبصق في وجهي |
Korkman için hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | ليس هناك سببا لأن تكون خائفا |