Canımdan çok sevdiğim bir adamı. | Open Subtitles | الرجل الذي أحببته أكثر من ...الحياة نفسها |
Çok sevdiğim bir adama. | Open Subtitles | الشاب الذي أحببته جداً |
Bu, çok sevdiğim bir şekil. Bradley, Petrie ve Dumais. | TED | هذا الشكل الذي أحبه : برادلي و بيتري و دوماي |
Kentsel duruluk için daha yakın tarihli, çok sevdiğim bir örnek. Çünkü her zaman geç kalmışımdır ve her zaman acelem vardır. | TED | وهذا هو أحدث الأمثلة على الوضوح المثالي الذي أحبه للغاية، وذلك لأنني دائمًا ما أكون متأخرًا وعلى عجلة من أمري. |
Rahibe olmakla ilgili sevdiğim bir diğer şey ise tedavilerinden sonra hastaları bir yıl ya da yıllarca görmekti çünkü nasıl değiştiklerini, hayatlarının nasıl geliştiğini ve onlara ne olduğunu görmek gerçekten harikaydı. | TED | إحدى الأشياء التي أحببتها في وظيفتي كممرضة رؤية المرضى بعد سنة أو عدة سنوات بعد تلقيهم العلاج فكم كان رائعاً رؤية مدى التغير الذي طرأ على حياتهم وكم تطورت حياتهم وماذا حدث لهم |
Okumayı sevdiğim bir şiir gibi | Open Subtitles | هو مثل الشعر عن الطرقات التي أحببتها دائماً |
Sen, sevdiğim bir kadın ve dünyaya yeni getirmiş olduğu çocuğumdan bahsediyorsun. | Open Subtitles | انت تتحدث عن المرأة التي أحبها والطفلة التي أنجبتها لتوي إلى العالم. |
Ama İngiliz çalışmasıyla çalışmış olan bilim insanları sebepleri elde etmek için çok çalıştılar, Ve bu, benim özellikle sevdiğim bir çalışma. | TED | ولكن العلماء الذين يعملون مع هذه الدراسة البريطانية يعملون بجدية ليعلموا الأسباب، وهذه هي الدراسة التي أحبها بشكل خاص. |
Sizi çok sevdiğim bir arkadaşımla... Neden oturmuyoruz? | Open Subtitles | والآن أريد كلا منكما أن تقابلا صديقاً عزيزاً لم لا تجلس ؟ |
Gloria'nın, ilk çıkmaya başladığımız zamanlar çok sevdiğim bir Kolombiya yemeği var. | Open Subtitles | (غلوريا) تطبخ ذلك الطبق الكولمبي الذي أحببته حين كنّا نتواعد سابقًا. |
Selam, ben Kabile Şefi Roberts ve ortalıkta atlarla koşturmaktan daha çok sevdiğim bir şey varsa o da kovboy dostlarımla eğlenmektir. | Open Subtitles | والشيء الوحيد الذي أحبه أكثر من العبث مع الخيول ومن العبث مع أصدقائي رعاة البقر. |
Salonlardan daha fazla sevdiğim bir şey varsa o da kitaplardır. En iyi arkadaşlarımdan bazıları kitaplardır. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أحبه أكثر من الصالات الرياضية هو الكتب ،لذا أفضل أصدقائي هي الكتب. |
Bundan dolayı sevdiğim bir içeceği 19 yıldır içmiyorum. | Open Subtitles | لذا لم أحظى بمشروب الحليب الذي أحبه لمدة 19 سنة |
Yeni bir suç teorisi geliştirdim, giderek sevdiğim bir teori. | Open Subtitles | لقد طورت نظرية جديدة عن جريمة القتل و التي أحببتها كثيرًا |
Yarıştan sonra padok biraz sevdiğim bir şeydi. | Open Subtitles | اكثر الرهانات التي أحببتها كان الترويض قبل السباقات |
Aile, arkadaşlar, sevdiğim bir iş. | Open Subtitles | العائلة، الأصدقاء، الوظيفة التي أحببتها |
sevdiğim bir şey de nasıl iç karartıcı olduğu. | Open Subtitles | إنها أكثر الأشياء التي أحبها فيها، مدى إثارتها للإحباط. |
sevdiğim bir kadınla evleneceğim. Ve kitap yazmayı sürdüreceğim. | Open Subtitles | وسأتزوج المرأة التي أحبها وسأتمسك بتأليف الكتب |
Herkes otursun çünkü dünyanızı değiştireceğim ve bunu sevdiğim bir şekilde de yapmayacağım. | Open Subtitles | حسناً يا رفاق يجب أن تجلسوا لأنني على وشك أن أذهلكم وليس بالطريقة التي أحبها |
Çok sevdiğim bir arkadaşımdı. | Open Subtitles | كان صديقاً عزيزاً عليّ. |