2001 yılında düzenlediği cinayetlerde bu seviyedeki bir kasıt bulundu. | Open Subtitles | الان، هذا المستوى من سبق الاصرار كان موجودا ايضا فى جرائم القتل التى نظمتها فى 2001 |
Uydurulmuş öz geçmişinizin bu seviyedeki bir incelemeden geçemeyeceğini biliyordun. | Open Subtitles | أنت تعلم أنك اسطورتك لن تصمد أمام هذا المستوى من التدقيق. |
Ve bu seviyedeki bir umursamazlık, o kültürü savunma ihtiyacı duymadıkları anlamına geliyor. | TED | وذلك المستوى من الرضى أو التخاذل يعني أنهم لا يحتاجون أن يدعموا هذه الثقافة . |
Bu seviyedeki bir araştırmayı sadece Pamela Black adında bir kadın yapıyor. | Open Subtitles | مرأة أسمها (باميلا بلاك) هى الوحيدة التي تقوم بهذا المستوى من الأبحاث |
O seviyedeki bir katliam kesinlikle Juarez'i gösteriyor. | Open Subtitles | (ذلك المستوى من العُنف يُطابق بكل تأكيد أسلوب مُنظمة (خواريز |