| Tibetlilerin acısını, ta ki en son seviyesini görene kadar anlayamazsınız. | TED | ولا يمكنك فهم ألم التبت حتى تعيش فيه على المستوى الفردي |
| Ama daha yüksek test puanları istiyorsak bu topluluğun ekonomik seviyesini yükseltmeliyiz. | Open Subtitles | ولكن إذا كنتم تأملون تحقيق نتائج أفضل ينبغي البدأ بتحسين المستوى الاقتصادي لهذه الفئة من المجتمع |
| Sadece değişim seviyesini görmek için onlara bu bilmeceyi sormaya karar verdim. | TED | لذلك قررت أن أطرح عليهم تلك الأحجية، فقط لأرى وأقيس مستوى التغيير. |
| Ve elimizde Kyle'ın geçmiş okul kayıtları olmadığı için onun sınıf seviyesini belirleyene kadar özel öğretmen olayını şu an düşünemem. | Open Subtitles | نظرا لانه ليس عندنا أي مدرسة سابقة تسجل كايل لا استطيع أن أضع في الاعتبار معلم شخصي حتى نقرر مستوى درجته |
| Dekstroz seviyesini yeniden ayarladık, ama hala ortaya virüs çıkıyor. | Open Subtitles | لقد عدلنا نسبة الدكستروز ثانية لكن الفيرس لا يزال يظهر |
| Ama serotonin seviyesini arttırdıkça, dopamin devresini kesiyorsunuz. | TED | وبرفع مستويات السيروتونين، فأنك تضغط على حلقة الدوبامين. |
| Serotonin seviyesini çok yükselten bir şeyi insanlara geçiriyor. | Open Subtitles | تمرر شيئاً للناس يرفع معدلات السيروتونين لديهم |
| Magnezya seviyesini yükselttim. Antiasit verdim ona. | Open Subtitles | رفعتُ مُستوى أكسيد الماغنسيوم، لا أكثر. |
| Bizim teknik ve hünerlerimizin seviyesini yakalamayı asla hayal bile edemezler. | Open Subtitles | لا يمكنهم الوصول لمستوى خبراتنا التكتيكي |
| Aman Tanrım! Yer seviyesini eksi 200 feet'e ayarladılar. | Open Subtitles | يا الهي لقد الغوا المستوى الأرضي ناقص 200 قدم |
| Paslanma seviyesini ölçmek için böcek kanadı zarfını 100 mikron katmana ayırdı. | Open Subtitles | قطّعنَا القطعةَ إلى الطبقاتِ مِنْ 100 ميكرونِ لقيَاْس المستوى أكسدةِ. |
| Karakterimin seviyesini yükseltip +3 süper yeteneklerle donattım. | Open Subtitles | لتوّي طوّرت مستوى شخصيّتي إلى المستوى الثّالث |
| Bu buzdağlarının her biri, deniz seviyesini küçük bir miktar yükseltiyor. | Open Subtitles | كل جبلٍ جليدي بحد ذاته يرفع مستوى مياه البحر بمقدارٍ صغير |
| Yeraltı su seviyesini yükselttiler ve tuzun yüzeye çıkmasına sebep oldular. | Open Subtitles | تراكم المياه زاد من مستوى المياه الجوفية وازدادت أيضاً ملوحة التربة |
| Ulusal Muhafızlar hareket halinde, İç Güvenlik alarm seviyesini kırmızıya çıkardı. | Open Subtitles | الحرس الوطني يحتشد والأمن الداخلي يرفع مستوى التأهب إلى اللون الأحمر |
| Lütfen programlarınızda ki şiddet seviyesini biraz düşürün. | Open Subtitles | رجاء قللوا نسبة العنف الشديد في برامجكم التي عادةً ما تكون راقية |
| Yani Jane kilo vermeye çalışırken kan şekeri seviyesini yükseltiyor ve diyabet riski artıyor. | Open Subtitles | فبينما تُحاول المرأة التخفيف من وزنها فهي تزيد نسبة السكر في دمها و تُخاطر بالإصابة بالسكري |
| Östrojen seviyesini başka ne arttırabilir? | Open Subtitles | ماذا أيضاً قد يسبب ارتفاع نسبة الإستروجين بدمه؟ |
| Bu stres hormonu seviyesini yükseltebilecek koşullar yaratır ve beyin gelişimini bozar. | TED | لأنه يخلق ظروفاً ترفع مستويات هرمونات الضغط وتعوق النمو العقلي. |
| Plasebolar stres hormonlarının seviyesini bile düşürebilir, adrenalin gibi, bir hastalığın zararlı etkilerini yavaşlatabilecek. | TED | العلاجات الوهمية قد تقلل حتى من مستويات هرمونات التوتر، مثل الأدرينالين، مما يمكن أن يبطئ من الآثار الضارة للمرض. |
| OTE östrojen seviyesini açıklamıyor. | Open Subtitles | نقص أنزيم الأورنثين الأميني يفسر ارتفاع معدلات الإستروجين |
| Bu yüzden zorluk seviyesini arttırdım, | Open Subtitles | و قدْ رفعـتُ مُستوى الصُعوبة |
| Burada ses seviyesini, medeni bir seviyede tutmaya çalışırız. | Open Subtitles | نحاول أن نبقي مستوى الضوضاء منخفض لمستوى حضاري |
| Bilgisayar, ışık seviyesini 4 kademe arttır. | Open Subtitles | أيها الحاسوب، ارفع درجة الإضاءة للمستوى الرابع. |