"sonlu" - Traduction Turc en Arabe

    • محدود
        
    Evren sonsuz gibi görünüyor -ki öyle- ama gözlemlenebilir evren sonlu. TED يبدو كعالَمٍ غير محدود، وهو كذلك ولكنَّ العالم المَرئي محدود ومتناهي.
    Her şey bireysel piksellerden yapılmıştır bu da demektir ki evren sınırlı sayıda bileşenden meydana gelmiştir bu da demektir ki sonlu sayıda alemden oluşmuştur bu da hesaplanabilir demektir. Open Subtitles كل شيء يتكون من بيكسلات فردية و هذا يعني أن الكون يتكون من عدد محدود من المكونات و بالتالي يتكون من عدد محدود من الحالات مما يعني أنه قابل للحوسبة
    Ve dilbilgisi inanılmaz güçlü. Çünkü dilbilgisi, dilin öyle bir bileşeni ki, onun sayesinde sonlu sayıdaki sözcüklerimizle sonsuz miktarda bilgi iletebiliyoruz, sonsuz miktarda düşünce. TED والنحو له قوة رهيبة، ولأن النحو هو أحد مكونات اللغة التي تأخذ العدد المحدود من المفردات التي نعرفها وتحولها إلى عدد غير محدود من المعلومات والجمل، وعدد غير محدود من الأفكار.
    Hayatımdaki hiçbir tecrübe bana “sonlu” kelimesinin tarifini daha güzel anlatamazdı. TED لا توجد تجربة في حياتي يمكن أن تعطيني مفهوما أفضل لكلمة " محدود".
    Bitiş çizgisinde rekoru kırmış olarak bottan aşağı inene kadar güvertede yelkenin dışındaki her şeye karşı hissetmiş olduğum sonlu olmak kavramını hayatımda hiç tercüme etmemiştim. TED ولا مرة في حياتي استطعت تحديد المعنى الحقيقي لكلمة محدود مثلما أشعر بها وأنا على ظهر القارب لأي شيء خارج مجال الإبحار إلى أن نزلت من القارب عند خط النهاية وقد حطمت الرقم القياسي.
    Biz, tür olarak benzersizce Dünya için, Dünya'da, Dünya ile geliştik. Yaşama koşullarımızdan o kadar memnunuz ki Güneş'in hayatının ve kaynaklarının sonlu olduğunu fark edemeyecek kadar meşgul ve umarsız kaldık. TED وقد تطورنا كنوع بشكل فريد من أجل الأرض وفوقها وبها، ونحن سعداء جدا بظروف عيشنا لدرجة أننا كبرنا مع حس بالرضى لكننا فقط مشغولون جدا لدرجة أننا لم نلاحظ أن مواردنا محدودة، وأن عمر شمسنا أيضا محدود.
    Haziran 1945. Daha bomba fırlatılmamıştı ve von Neumann teoriyi bir araya getirip bu makinayı yapıyordu. Teori Turing'e kadar gidiyor. Turing bu işleri bir şeridi okuyup, şeride yazabilen beyinsiz, küçük bir sonlu durum makinası ile yapma fikrini öne sürmüştü. TED إذا يونيو 1945. لم تكن القنبلة قد أسقطت بعد وفون نيومن بدأ بجمع كل النظريات اللازمة لبناء هذا الشيء والذي يعود أيضا لتورنج الذي، قبل ذلك، قدم فكرة أنك تستطيع فعل كل هذا بجهاز محدود الحالات يقرأ من شريط ويكتب في شريط
    sonlu bir kaynaktır, daima akıp gider. TED انه مورد محدود ، انه دائما يستنزف.
    sonlu. Uyum ise sonsuz. TED إنه محدود. التناغم غير محدود.
    Şimdi bilim gösteriyor ki, evet bizler refah bir geleceğe ulaşabiliriz güvenli işletim alanı içinde, eğer ki küresel düzeyde, yerel ölçekten küresel ölçeğe elbirliği ile değişim seçenekleri üzerinde eş zamanli ilerlersek ki bu sonlu bir gezegene esneklik kazandıracaktır. TED الآن العلم يظهر لنا أنه، نعم، يمكننا أن نصنع مستقبلاً مزدهراً في نطاق مساحة عمل آمنة، لو تحركنا معاً في ذات الوقت، متعاونين على مستوىً عالمي، منتقلين من المحلي إلى العالمي، إلى خيارات تحولية، لخلق المرونة لكوكبٍ محدود.
    sonlu bir kaynak yani. Open Subtitles إنه مصدر محدود.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus