"Pnömotoraks tansiyon şayet derhal tedavi edilmezse ölümle sonuçlanır." | Open Subtitles | الإسترواح الصدري التوتري نتيجته الموت ان لم يتم معالجته حالاً |
OCP'nin kıdemli yöneticisini tutuklama girişimi, kapatmayla sonuçlanır. | Open Subtitles | أية محاولة لإعتقال أحد كبار موظفين "أو سي بي" نتيجته التوقف عن العمل |
OCP'deki üst düzey bir yöneticiyi tutuklama girişimi... sisteminin kapanmasıya sonuçlanır. | Open Subtitles | أية محاولة لإعتقال أحد كبار موظفين "أو سي بي" نتيجته التوقف عن العمل |
Başarısızlığın sonucu onun binadan atılmasıyla sonuçlanır. | Open Subtitles | وعدم القيام بذلك الأمر سيؤدي على إزالتها من هذا المبنى. |
Bir çocuğu birşey yapması için zorlayamazsın çünkü kapı çarpmalarıyla, bağırışmalarla sonuçlanır ve sonra çocuk da sinirlenir. | Open Subtitles | لا يمكنك اجبار طفل على القيام بالنشاطات لأن ذلك سيؤدي الى الكثير من اغلاق الأبواب بقوة واطلاق الألقاب ومن ثم سيغضب الطفل أيضا. |
Bu da bedenimizi zayıflatır, ki bu da zamanla hastalık ve ölümle sonuçlanır. | TED | هذا يجعل أجسادنا تبدأ بالتدهور، مما يؤدي في نهاية المطاف إلى المرض والموت. |
Bu yönlerin bazıları, mutasyona uğramış daha fazla kopyanın devredilmesi ile sonuçlanır. | TED | بعض تلك الطرق تؤدي إلى جعل نسخ أكثر من المورثة الطافرة تورّث، وهلم جرا. |
Bu da, kalıcı bir kopmayla sonuçlanır. | Open Subtitles | وهذا قد تكون نتيجته حالة انقسام دائم |
Büyüleyici. Kesin olarak eminim ki Basilisk kanı ateştopu olarak sonuçlanır. | Open Subtitles | هذا مدهش، أنا متأكد بأن دم (البازيليسق) سيؤدي إلى كرة من اللهب. |
Ve bu, sözcüklerdeki seslerin kusurlu bir temsiliyle sonuçlanır. Farklı boşluk sabiti olan bir mekanizma ile normal olmayan farklı bir strateji. | TED | وهذا يؤدي إلى خلل في تمثيل أصوات الكلمات ، غير طبيعي ، استراتيجية مختلفة، من قبل جهاز يحتوي على مساحات مختلفة ثابتة. |
Algoritmik yanlılık, insan yanlılığı gibi, adaletsizlikle sonuçlanır. | TED | تحيز الخوارزمية مثل تحيز البشر يؤدي إلى الإجحاف. |
Milyarlarca kez sizi daima alıcı olarak ilişkilendiren vücudunuzun yüzeyinden minik duyusal parçacıklar gelir ve bu sizin ta kendiniz olarak sonuçlanır. | TED | بلايين الأحاسيس الصغيرة أتت من سطح جسمك وترتبط دائما معك كمُتلقي ، والتي تؤدي إلى تجسيدك. |
Anlamanı istiyorum ki, ister yemek olsun, ister uyuşturucu veya seni heyecanlandıran yeni bir erkek bir bağımlı için hepsi aynı şekilde sonuçlanır. | Open Subtitles | أو شابًا جديدًا , يجعل قلبكِ يخفق بشدة. فإن كلها تؤدي إلى نفس الشيء وهيالإدمان. |