Nerede o? Seni embesil. - Cevap vermek için burdasın, soru sormak için değil. | Open Subtitles | أصمتأيهاالكافر، أنت هنا لتجيب وليس لتسأل |
Büyük romantik teklifin ortasında, polisler bir ceset hakkında soru sormak için geldiler. | Open Subtitles | في منتصف عرض الزواج الكبير الرومانسي أتت الشرطة لتسأل عن جثة ما |
Baudelairelar hakkında soru sormak için bıçkıhaneyi arayan gizemli kişinin kimliğini merak etmişsinizdir. | Open Subtitles | قد تتساءل عن هوية المتصل الغامض الذي اتصل ليسأل عن أطفال عائلة "بودلير". |
Kafana silah dayayacak bir sonraki kişi soru sormak için duraksamayacaktır. | Open Subtitles | والشخص القادم الذي سيضع المسدس نحو رأسك لن يتمهّل ليسألك سؤالاً |
Daha sonra soru sormak için zaman olacak. | Open Subtitles | سيكون هناك متسع من الوقت لطرح الأسئلة لاحقًا. |
Kusura bakmazsan bir şey diyeceğim, lütfen soru sormak için cümlenin ritmini bozma. | Open Subtitles | إذا سمحت لي، لا تكسري ايقاع الكلمات لطرح بعض الأسئلة |
Size kız kardeşiniz Doris hakkında soru sormak için geldim. | Open Subtitles | أنا هنا لسؤالكِ حول أختك، "دوريس" |
Buraya sana garip bir soru sormak için geldik. | Open Subtitles | نحن، نحن هنا لنسألك سؤال غير عادي |
Savaş sırasında Paris'te tanıdığını sandığım biri hakkında soru sormak için. | Open Subtitles | لأسألها بعض الأسئلة عن شخص ما تعرفت عليه في باريس خلال الحرب |
Sadece soru sormak için bile insanları 10.000 kilometre uzaktan getirebilirim. | Open Subtitles | أستطيع احضار الناس بالطائرة 6000 ميل لأطرح عليهم الأسئلة. |
Muhtemelen dersten sonra soru sormak için orada kaldı. | Open Subtitles | لربما بقيت هناك بعد إنتهاء المحاضره لتسأل بعض الأسئله.. |
Burada soru sormak için bulunmuyorsun. | Open Subtitles | أنت لست هنا لتسأل أسئلة |
soru sormak için bir polis geldi. | Open Subtitles | جاء رجل البوليس ليسأل بعض الأسئله |
Profesör bunca yolu sana bir soru sormak için geldi. | Open Subtitles | البروفسور هنا جاء من مكان بعيد ليسألك سؤالاً |
Müdür yardımcısı ve ben ikinizin çok yakın olduğunuzu biliyorduk, bu yüzden o ve ben soru sormak için geldik ama sen okulu asmıştın. | Open Subtitles | أنا والنائب عرفنا أنكما كنتما مقربين لذا فأنا والنائب أتينا لطرح الأسئلة لكنك كنت متغيّب |
Ben soru sormak için uğradım. | Open Subtitles | بصراحة جئت لطرح بعض الأسئلة |
Aslında, Finn Garrety hakkında birkaç soru sormak için birkaç dakikanı rica edecektim. | Open Subtitles | في الواقع، أودّ قضاء بضعة دقائق لسؤالكِ عن (فِن جارتي) |
Buraya sana basit bir soru sormak için geldik. | Open Subtitles | نحن هنا لنسألك سؤال بسيط |
Şu demek oluyor. Jenny'e soru sormak için onunla beş dakika yalnız kalmak istiyorum. | Open Subtitles | يعني ذلك انني أحتاج إلى 5 دقائق مع (جيمي) وحدنا لأسألها بعض الأسئلة |
Sadece soru sormak için bile insanları 10.000 kilometre uzaktan getirebilirim. | Open Subtitles | أستطيع احضار الناس بالطائرة 6000 ميل لأطرح عليهم الأسئلة. |