Sanki çağlardır süre gelen kadınların hak sorunlarına göz atmak... ve onunla yüzleşmek ve sorunu çözmek gibi bir şey. | Open Subtitles | جاء الوقت لحل المشكلة الأزلية تحرير المرأة كما حلت تماماً |
Ve bu sorunu çözmek için dâhice bir yol bulmuşlar. | Open Subtitles | وقد اخترعوا وابتدعوا طريقةً لحل المشكلة. |
Aslında şimdi hademe sorunu çözmek için çok iyi bir vakit. | Open Subtitles | {\pos(192,240)}الآن وقت مناسب لمعالجة مشكلة عامل التنظيف |
"İhtiyacı olduğu" için. Bu bana ne kadar ihtiyacı olduğunu göstermek için bir fırsat. Tek yapmam gereken küçük bir sorunu çözmek. | Open Subtitles | هذه هي فرصتي لأريها كم أنا مهم لها و كل ما سأفعله هو أن أحل مشكلة صغيره |
Tüm bu üç alanda hukuk, birey ve endüstri yeni bir teknolojinin yol açtığı sorunu çözmek amacıyla bir araya geldiler. | TED | وكل هذه المجالات الثلاثة: القوانين، والأفراد، والصناعة اجتمعوا معاً في آن واحد عبر الوقت. للمساعدة في حل المشكلة التي تسببت فيها التكنولوجيا الجديدة. |
bu iyi bir fikir olabilir sayın vali... bu sorunu çözmek için iyi olabilir ve seçmenler bunu destekleyecektir. | Open Subtitles | قد تكون فكرة جيدة، ايها الحاكم. انها تحل المشكلة والناس سيتفهمون لذلك ايها الحاكم |
Derhal bu sorunu çözmek için bir öneri vermeni bekliyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تقترح وسيلة لحل المشكلة في الوقت الحالي |
Bu sebeple vücudunuz sorunu çözmek için kısa devre yaptı. | Open Subtitles | محرم. لذا فإنّ جسمك تعرض للإعاقة كوسيلة لحل المشكلة بالنسبة لك. |
Bu sorunu çözmek için şirketinizin ofislerine bir keskin nişancı davet edildi. | Open Subtitles | لذا تم دعوة قناص إلى مكاتب الشركة لحل المشكلة |
İhtiyacım olansa ellerimi kullanmayacağım bir sistem ve ürün ortaya çıkar ve ben onu düzene sokarım, şimdi düşünüyoruz, bu, sorunu çözmek için fazla operatör merkezli bir yaklaşım olurdu. | TED | ما أحتاجه هو نظام يمكنني من الإشارة بيدي فقط و ــ فجأة! ــ يظهر المنتج وأضيفه إلى الطلبية، ونحن الآن نفكر، هذا سيكون أسلوب العامل المركزي لحل المشكلة. |
Ben sorunu çözmek istiyorum. | Open Subtitles | أسعى لحل المشكلة |
Aslında şimdi hademe sorunu çözmek için çok iyi bir vakit. | Open Subtitles | {\pos(192,240)}الآن وقت مناسب لمعالجة مشكلة عامل التنظيف |
Maria gibi bir sorunu çözmek isterim. | Open Subtitles | نعم أود أن أحل مشكلة كماريا |
Bu durumu ne şekilde düzelteceğimize ilişkin önerileri ise, çünkü bu bir sorun ve bu sorun bizi çıkmaz sokaklara sürüklüyor, onların bu sorunu çözmek için getirdikleri öneri bilim dünyasında negatif sonuç veren çalışmalarının yayınlanmasını kolaylaştırmak, ve bilim adamlarını motive eden dürtüyü değiştirerek sonuç vermeyen çalışmalarının da kamuya açıklanmasını sağlamak. | TED | و في أول نصيحة حول كيفية حل المشكلة لأنها مشكلة، لأنها تقودنا الى طرقات مسدودة أول نصيحة لهم حول كيفية حل المشكلة هي جعل نشر النتائج العلمية السلبية أسهل و تغيير الحوافز حيث يتم تشجيع العلماء لنشر نتائجهم السلبية أكثر بشكل علني |
Ayrıca en iyi -- (Alkışlar) Ayrıca, bu sorunu çözmek için yardım edebileceğiniz en iyi yollardan biri 8 milyon çocuğun sesine kulak vermek ve aile yanı bakımı desteklemek. | TED | وواحدة من الأفضل (تصفيق) وواحدة من أفضل الطرق التي يمكن من خلالها حل المشكلة هو بإعطاء هؤلاء الثمانية ملايين طفل صوتًا وأن تصبح داعية للرعاية الأسرية. |
Ama sorunu çözmek için yalnızca bu yeterli olmayacaktır. | Open Subtitles | ولكن تلك الإجراءات وحدها لن تحل المشكلة |