Onlar hakkında Tüm duyduğum ne kadar fakir olduklarıydı, bu yüzden onları fakirlik dışında, başka bir şekilde görmem imkansız hale gelmişti. | TED | كل ما سمعته عنهم هو كم كانوا فقراء، بحيث أصبح من المستحيل بالنسبة لي أن أراهم في أي وضع سوى أنهم فقراء. |
Tüm duyduğum "Ah" veya "Hayır"dı, sonrasında silah sesi gelene kadar bolca haykırış. | Open Subtitles | كل ما سمعته كان اوه أولا لا ثم الكثير من الصراخ والصياح حتى |
Tüm duyduğum, babamın bu kapının arkasında olduğu. | Open Subtitles | كل ما سمعته إن والدي في الجانب الآخر من هذا الباب |
Biliyor musun, konuştuğunu biliyorum ama benim Tüm duyduğum şey falan-filan-falan-filan-falan. | Open Subtitles | أعرف أنك تتحدث لكن كل ما أسمعه هو تفاهات |
Annemin yanında Tüm duyduğum yalanlardı. Neye inanacağımı bilmiyorum. | Open Subtitles | بجانب أمى كل ما أسمعه كذب أنا لا أعرف ماذا أصدق |
Üçünüzden de tüm duyduğum: | Open Subtitles | كل ما أسمعه منك هو نفس الشيء يمين، يسار، إلى المنتصف |
Geçen hafta Tüm duyduğum, "Harrison şöyle, Harrison böyle." | Open Subtitles | كل ما سمعته طيلة الأسبوع هو هذا( هاريسون)وذلك(هاريسون) |
Tüm duyduğum "server" (sunucu) ve bende biraz kahve istiyorum. | Open Subtitles | كل ما سمعته "سيرفر" و اريد قهوة |
Tüm duyduğum "Giyim Mağazalarıydı | Open Subtitles | كل ما سمعته كان (محل الملابس) |
Tüm duyduğum: filmler, Alfredo. | Open Subtitles | كل ما أسمعه هو "أفلام" ، "ألفريدو"! |
Tüm duyduğum filmler, Alfredo. Alfredo, filmler! | Open Subtitles | كل ما أسمعه هو "أفلام" ، "ألفريدو"! |
Ondan Tüm duyduğum, Seth Cohen'ın ne kadar komik olduğu onun tanıdığı en komik adam olduğu. | Open Subtitles | كل ما أسمعه منها كمهو(سيثكوهن)مرحجدا. كيف هو أظرف فتى قدقابلتهفى حياتها. |