"takıntı haline" - Traduction Turc en Arabe

    • هوس
        
    • الهوس
        
    • مهووسة
        
    • بالهوس
        
    Şimdi tercihinin Hope Kingston'a karşı erotomanik bir takıntı haline geldiğini düşünüyoruz. Open Subtitles و الآن نظن ان تفضيله تطور الى هوس جنسي شخصي بهوب كينغستون
    Etek altına bakmak moda olmuştu, âdetler de takıntı haline gelmişti. Open Subtitles النظر تحت التنورة كان كل الغضب و فترة الدورة اصبح هوس المدرسة
    Henry kız arkadaşına döndüğünden beri Daniel'la ilgilenmeyi takıntı haline getirdin. Open Subtitles منذ أن عاد هنري إلى صديقته عندكِ هوس بالإعتناء بـدانيال
    Sonunda eve kapandım ve kendimi içkiye verdim. Fiziğin kutsal kâsesini aramak Bilim adamlarında takıntı haline gelmiştir, fakat keşfetmek istedikleri şeye hazırlar mı? Open Subtitles الهوس يقود العلماء لمتابعة كأس الفيزياء المقدسة,
    Bunu takıntı haline getirmeni istemiyorum sadece. Open Subtitles ولكنني لاأريدك أن ينتابك الهوس على هذه العلاقة
    Bir sebebi kültürümüzün gençliği bir takıntı haline getirmiş olması. TED حسناً، أولاً لأننا ثقافة مهووسة بالشباب.
    Ama, bunu takıntı haline getirmemeli, düş kurmamalıyım. Open Subtitles رغم ذلك، لا يجب أن أتخيل أو أشعر بالهوس.
    takıntı haline getirdiğin zaman çalışmak zor oluyor. Open Subtitles من الصعب الإبقاء على وظيفة حين يستحيل جزء منها إلى هوس.
    Clippers'ta oynayan Koreliyi bahane ederek, onda takıntı haline gelmiş gibi görünen Çinle alakalı konuşuyor. Open Subtitles أن الكوريين مخادعين -هناك لاعب كوري في فريق كليبرز رؤيته تجعله يتحدث عن الصينيين لديه هوس بهم
    Bu senden tuhaf bir takıntı haline gelmeye başladı. Open Subtitles لقد اصبح هذا هوس غريب
    Benim için... takıntı haline gelmişti. Open Subtitles لقد كانت... هوس لي
    Evliliğin, işin son noktası gibi takıntı haline getirilmesini hiç anlayamadım, anlıyor musun? Open Subtitles أنا فقط أبدا لم فهم الهوس باعتبار الزواج المرحلة النهائية, اتعلمين؟
    Birlikte takıntı haline getirdiğimiz adama yakınlaşmak istedim. Open Subtitles أردت التقرب للرجل الذي أشاركه الهوس.
    Çılgın biri davranıyordum bir çocuğu takıntı haline getirdim. Open Subtitles كنتُ أتصرّف بجنون. مهووسة بشاب.. اتضح أنه مجرد شاب.
    Gertrude, üç efsanevi taşı bulmayı takıntı haline getirmişti. Open Subtitles وكانت مهووسة بالعثور على ثلاث حجارة أسطورية
    Kafalarına sokana kadar o konuyu takıntı haline getirirler. Open Subtitles إنهم يصابون بالهوس حول تخصصاتهم مراراً وتكراراً حتى تنطبع بذاكرتهم
    Bu kelime birilerinin diyelim ki Tokyo'nun diğer ucuna yeni bir japon şehriyesini denemek için gitmek arzusunu tanımlıyor, çünkü yaptıkları şey bu. Bunu takıntı haline getirirler. TED إنها تشرح رغبة شخص ما الذي هو مهووس ليقول، قد السيارة عبر طوكيو للذهاب لمطعم معكرونة رامين جديد، لأن ذلك ما يفعلونه. إنهم يصابوا بالهوس حياله.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus