Bunların içinde bir sürü oldukça karmaşık ve değerli malzeme gömülü, bu yüzden demontaj edilmelerini teşvik etmek için yollar bulmalıyız, çünkü aksi taktirde olan bu. | TED | هناك عدد من المواد المعقدة و القيمة موجودة داخل هذه الاشياء لذا يجب ان نجد طرق اخرى لتشجيع التفكيك لأن هذا هو ما يحدث خلاف ذلك. |
Aramaya devam etmeye teşvik etmek için bir ödül açıklayalım. | Open Subtitles | أنظر، لنعلن عن مكافأة بالخارج كحافز لجعلهم يستمرون في البحث |
Ancak azınlık tercihlerini görmezden gelmek ya da insanları sistemi oynamaya teşvik etmek de adil görünmüyor. | TED | لكن لا يبدو عادلاً تجاهل الخيارات المفضلة القليلة ببساطة، أو تشجيع الناس على التلاعب بالنظام. |
Bence toplumumuzun bu tarz bir alçakgönüllüğü geliştirmek ve teşvik etmek konusunda çok iyi olmadığını söylesem abartmış olmam. | TED | لا أعتقد بأنه من المبالغة القول بأن مجتمعنا ليس رائعًا بالتحديد في تعزيز وتشجيع هذا النوع من التواضع. |
İnsanları ortaya çıkmaya teşvik etmek için epeyce bir finansman sağladı. | Open Subtitles | لقد وضع أموالًا كثيرة ليشجع الناس لكي يأتوا |
Bu sebepten dolayı, bayanlar ve baylar, sizleri buraya bu şeffaf olmayan gizli güçleri basılı olarak ayıplayıp dürüst bir müzakereye geçilmesine teşvik etmek, onlardan önde durmalarını ve kiracılarının yaşamlarını umursamalarını istemek için davet ettim. | Open Subtitles | هنالك سبب أيها السيدات والسادة لدعوتي إياكم اليوم لحث هذه القوى الخفية للتفاوض بحسن نية |
İletişimin gücünü ve işbirliği ihtiyacını teşvik etmek için ben kendi payıma düşeni yapıyorum. | TED | أقوم بدوري لتعزيز قوة المحادثات والحاجة للتعاون. |
Yüksek sayıda insanı işbirliğine teşvik etmek gibi bir rol oynar. | TED | تلعب دوراً في التشجيع على التعاون لعدد كبير من الناس. |
Ama ikinci olarak, aşı yaptırmayı teşvik etmek için katılan herkese bir kilo mercimek verirsiniz. | TED | ثانياً، بتحفيز التطعيم بتقديم كيلو من العدس لكل شخص قام بالمشاركة. |
İtmek veya teşvik etmek değil, yol göstermek. | Open Subtitles | لا للدفع أو التحضيض على شيء بل الإرشاد. |
SpaceX'in yanına bir öğrenci yarışması için Hyperloop test pisti inşa ettik. ulaşımda yenilikçi fikirleri teşvik etmek için. | TED | قمنا ببناء مسار هايبرلوب تجريبي بجوار شركة "سبيس إكس"؛ لأجل منافسة طلابية فقط؛ لتشجيع الأفكار المبتكَرة في مجال النقل. |
Hayır hayır, tekrar dene hem de ağız sağlığı programının gençleri teşvik etmek için tasarladığı yeni bir diş temizleme setinin deneme tahtası oluyordu. | Open Subtitles | و مجموعة أسنان كانت مهمة بشدة من أجل برنامج أسنان مصمم لتشجيع الشباب من هم يعانون من مخاطر الأسنان |
Yatırımcıları satışlarını devam ettirmeye teşvik etmek, | Open Subtitles | ,لتشجيع المستثمرين للحفاظ على حركة البيع |
Aramaya devam etmeye teşvik etmek için bir ödül açıklayalım. | Open Subtitles | أنظر، لنعلن عن مكافأة بالخارج كحافز لجعلهم يستمرون في البحث |
Parmak izlerim, o biletleri sana hayatta kalmana teşvik etmek için verdiğimi gösterebilir. | Open Subtitles | بصماتي منطقية ان اعطيت تلك التذاكر لك كحافز لك لتبقى حيا |
teşvik etmek için maaşlarına zam yap. | Open Subtitles | أعطهم علاوة كحافز |
Dag, annenle birlikte seni ot içmeye teşvik etmek istemiyoruz. | Open Subtitles | داغ، أمك وأنا لا يريدون تشجيع وعاء التدخين. |
Bazı basit değişiklikler ile şeffaflığı arttırarak, kendi kendini yönetmeyi değerlendirerek, ve işbirliği; işbirliğini teşvik ederek despotluğu teşvik etmek yerine sonuç odaklı çalışarak yaptık. | TED | من خلال بعض التغييرات الأساسية ، تغييرات، مثل تحسين الشفافية، تغييرات، مثل تشجيع التوجيه الذاتي والتعاون ، تشجيع التعاون، لا الاستبداد، بل طبيعة العمل تقتضي التركيز على النتائج. |
İki B.M. de birlik teşvik etmek konusunda uzman görünüyor. | Open Subtitles | يبدو بأن الفريقين خبراء في تعزيز الوحدة العالمية |
Machiavelli, Batı'da genellikle alay edilen bir kişilik, ancak liberal filozof Isaiah Berlin bize, Machiavelli'nin amacının kötülüğü değil erdemi teşvik etmek olduğunu hatırlattı. | TED | ميكافيلي شخصية يسخر منها الغرب عادةً لكن الفيلسوف الليبرالي أشعيا بارلين يذكرنا بان الهدف من الميكافيلية كان تعزيز الفضيلة لا الشر |
Diğer ödemelerse müşterisiyle daha fazla vakit geçirmesi ve sohbete teşvik etmek için yapılmış zorunlu ödemelerdi. | Open Subtitles | و الإضافيه هي خيار يدفعه العميل ليشجع الشاب لقضاء وقت أطول بالحديث معه |
Kendine kural koymak zorlukları aşmak, zor durumlardan kurtulabilmek adına kendi kendini teşvik etmek için yapılır. | Open Subtitles | ،أرأيت أنت فرضت على نفسك الحكم لذاتي لحث نفسك عليه ويساعدك على التغلب على التحديات أو وضعٍ صعب |
En büyük antibiyotik tüketicisi, sadece enfeksiyonları tedavi etmek için değil aynı zamanda gıda hayvanlarının büyümesini teşvik etmek için antibiyotik kullanan tarımdır. | TED | الزراعة هي أكبر مستهلك للمضادات الحيوية، والتي تستخدمها ليس فقط لعلاج الالتهابات ولكن لتعزيز نمو الحيوانات الغذائية. |
Davranış değişikliğini teşvik etmek istiyorsak, bir milde kaç galon harcadığımız çok daha etkili olurdu. | TED | اذا كنا نريد التشجيع على تغيير السلوك ، جالونا لكل ميل من شأنه أن يكون أكثر فعالية. |
Sizin işinizi görmeleri için yabancılara ödeme yapmak kabul edilebilir olsa da arkadaşlarınızı ve meslektaşlarınızı size yardım etmeleri için ücretle teşvik etmek söz konusu olduğunda çok dikkatli olmalısınız. | TED | وبينما هو من المقبول للغاية الدفع للغرباء للقيام بأشياء لك، يجب عليك أن تكون حذر للغاية بما يتعلق بتحفيز أصدقائك وزملاء عملك. |