Onların hissedecekleri endişeyi, korkuyu ve tehlikeyi, sadece tahmin edebiliriz. | TED | الأطفال، كما يمكننا أن نتخيل، سيشعرون بالقلق، والتهديد و بالخطر. |
Ama yaklaşan tehlikeyi fark etmemek, cesaretten çok aptallık olurdu. | Open Subtitles | ولكن هذا غباء اكثر منه شجاعة لترفض ان تعترف بالخطر عندما يكون قريبا منك. |
Bu adayı kaybedersek hepimizin düşeceği tehlikeyi fark etmelerini sağlayacağım. | Open Subtitles | أجعلهم يدركون التهديد لكلّ واحد منّا إن فقدنا هذه الجزيرة. |
Artan tehlikeyi görmezden gelen iradesiz bir Başkan'ın sıkıcı kuklası. | Open Subtitles | دمية تافهة لرئيس ضعيف الشخصية الذي يرفض مواجهة التهديد المتزايد |
Seni korkutmak istemiyorum, ama tehlikeyi bilmen gerek. | Open Subtitles | لا أريد إخافتك,ولكن أنت بحاجة لمعرفة المخاطر |
Bu tehlikeyi göze almak istemezsiniz. | Open Subtitles | أفعل شىء خاطى فى مكانآ ما و أنت لن تريد أن تأخذ هذه المخاطرة |
Demek istediğim, tehlikeyi veya son iki yılda vazgeçmek zorunda olduklarımı özlemiyorum. | Open Subtitles | أقصد, الأمر ليس أنني أفتقد الخطورة أو كم تخليت آخر عامين, لكن |
Ekonomi üzerindeki bu tehlikeyi gördükten sonra, bu soruna bir çözüm bulmamız gerektiğini düşündüm. Tüm bunlara yaklaşımım bu. | TED | وبالتالي بالنظر إلى هذا الخطر على الاقتصاد، فكرت أننا في حاجة إلى حل لهذا المشكل. هذه مقاربتي لكل هذا. |
Diğerlerinin kendi nedenleri vardır, sadece tehlikeyi ve rekabeti severler. | Open Subtitles | آخرين لأسباب خاصة يتمتعون فقط بالخطر و المنافسة |
Ajan Merriweather son 25 yılını, sıradışı herşeyi farkedebilmek için tehlikeyi sezme yeteneğini geliştirmeye harcamıştı. | Open Subtitles | حسنا،لقد قضى العميل ميروذر الخمس و عشرون سنة الماضية فى شحذ قدرته على الاحساس بالخطر لملاحظة اى شىء خارج عن المألوف |
Maalesef, kokunun cazibesi tehlikeyi es geçmesini sağlıyor. | Open Subtitles | للأسف , رائحة العش تطغى على إحساسها بالخطر |
Yakınlarda ki avcılar için kolay bir hedef. tehlikeyi hissettiler, lakin artık çok geç. | Open Subtitles | انهم هدف سهل للمفترسين انهم يشعرون بالخطر لكن لم يعد هناك وقت |
Bir zamanlar bir mil öteden tehlikeyi hissederdik.... | Open Subtitles | ترى هل ما زلنا نستطيع أن نحس بالخطر من على بعد ميل؟ |
Sebep oldukları bu tehlikeyi nasıl kontrol altına alabiliriz? | Open Subtitles | كم عدد الذين خرجوا إلينا؟ .. وكيف يمكننا أن نحتوي هذا التهديد الذي يمثّلوه؟ |
Aynı zamanda, hem fiziksel tehlikeyi bastırdık, hem de medyanın durumu öğrenip... halkta kargaşa yaratmasını engelledik. | Open Subtitles | في الوقت الحالي، قمنا باحتواء كلاً من التهديد الجسدي، والوعي الاعلامي .الذي كان من الممكن أن يشعل قلق ومخاوف العامة |
Bu oda, içerdiği tehlikeyi öğrenene kadar ve sizin kesinlikle güvenli olduğunuzu öğrenene kadar | Open Subtitles | سيتم عزل هذه الغرفة حتى نتأكد من زوال التهديد |
Bu tehlikeyi savuşturmayı başaramazsam, onu sen korumalısın. | Open Subtitles | إذا فشلت في مقاتلة هذا التهديد فيجب عليك أن تحميه |
tehlikeyi hiçe sayarak bir şeyler kurtarmaya enkaza daldım. | Open Subtitles | وتجاهلت كل المخاطر وتسلقت بالداخل لأحرر إحتياطنا من الطعام |
Henüz yeni yetme ve kendi kanımdan tek oğlum iken onun tehlikeyi aramasına izin verilmekten mutlu olan şerefli bir insan haline geleceğini düşünerek şöhreti bulması için onu acımasız bir savaşın içine gönderdim. | Open Subtitles | ومع إنهُ طفلى الوحيد أفُكر كم سيكون الشرف الذى يسعد لتركه يرى المخاطر |
Bunu bilmiyoruz ve tehlikeyi göze alamayız. | Open Subtitles | نحن لا نَعْرفُ ذلك، ونحن لا نَستطيعُ المخاطرة بذلك.. |
Tabii ki tehlikeyi atlatmış değiliz. Bazen tekrar deniyorlar. | Open Subtitles | بالطبع، لم تنتهي الخطورة بعد يحاولون ثانية أحياناً |
Her gün içinde bulunduğum tehlikeyi öğrenirse bana bunu bıraktırır. | Open Subtitles | سوف ترغمني على الإستقالة، لو علمت الخطر الذي أتعرض له. |
Başbakanım, Eğer hızlı hareket edersek Şu an ki tehlikeyi önleyebiliriz. | Open Subtitles | رئيس الوراء أعتقد أن بوسعنا تخطي الأخطار الحاليه |
Durumu kritik olmasa da, henüz hayati tehlikeyi atlatmış sayılmaz. | Open Subtitles | ان حالته مستقرة ، ولكن وضعه ما يزال مقلقاً |