Lordlar ve Ladylerle görüştüler, ama kendilerine tek bir soruyu sormayı unuttular hep. | Open Subtitles | اللوردات والسيدات، لكنهم فشلوا في سؤال أنفسهم سؤال واحد |
Tamam, Alex Alex Standall, tek bir soruyu cevaplayabilirsen seni masamıza davet ederiz. | Open Subtitles | حسناً يا أليكس أليكس ستاندال نحن مستعدتان لدعوتك إلى طاولتنا إن استطعت الإجابة عن سؤال واحد |
Bu bağışlar yalnızca daha az zengin olanların araştırma yapmasını sağlamıyordu, aynı zamanda, önceden belirlenmiş tek bir soruyu çözmeye çalışmaktansa, çizgilerin dışına çıkarak düşünmeye teşvik ediyordu. | TED | لم تكن هذه المنح تتيح للرجال الأقل ثراء فقط إجراء البحوت، ولكنها شجعت أيضا على التفكير الإبداعي، بدلا من محاولة حل سؤال واحد محدد مسبقا. |
Büyük Rift Vadisi boyunca yüz kadar klinik açtık; ekipman, fon ve araçlar temin ettik, bir ekip eğittik, tek bir soruyu anlamak için: insanlar niçin görme yetilerini kaybediyorlar ve biz bunun için ne yapabiliriz? | TED | حصلنا على تجهيزات، ودعم وعربات، ودرّبنا فريقا، قمنا بإنشاء مئة عيادة على امتداد الوادي المتصدع الكبير لمحاولة فهم سؤال واحد: لماذا يصاب الناس بالعمى، وما الذي يمكننا فعله؟ |
Bir kadın, küresel bir görevde tek bir soruyu cevaplamak için: bulunduğumuz yere nasıl geldik? | Open Subtitles | "امرأة واحدة" "في مهمة عالمية" "لإجابة سؤال واحد" |
Herkesin susup tek bir soruyu cevaplamasını istiyorum. | Open Subtitles | أريد الجميع أن يصمتوا و أن تجبوا على سؤال ... واحد .. |