'Sonrası' resminin tek sorunu, sondanın görünmemesi. | TED | المشكلة الوحيدة لصورة ما بعد الهبوط هي عدم وجود المسبار فيها. |
Bu harika programın tek sorunu ise Newark'a gelirken nerede konuşlanacağı. | TED | المشكلة الوحيدة أن هذا البرنامج الرائع سيأتي الآن إلى نيوآرك، وسيتم احتضانه، أين؟ |
Tedavinin tek sorunu çok fazla işe yaramasıydı. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة كانت أن العلاج أجدى بطريقة فعّالة للغاية. |
Telefonun tek sorunu titreşim ayarlarının biraz zayıf olması. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة هي أنّ ذبذبته خفيفة جداً |
tek sorunu, kapı açıkken her şeyi duyabiliyor olmasıydı. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة في الباب المفتوح هو إمكانية سماع كل شيء |
işin tek sorunu eşim ve çocuklarıma yeterli zaman ayıramıyor oluşum. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة بتلك الوظيفة هو انني لا امتلك وقت كافي لزوجتي وأطفالي |
Bu tanımın tek sorunu, bilimsel olarak da başka türlü de tamamen yanlış olması. | TED | المشكلة الوحيدة فيما يتعلق بهذا التعريف تتمثل في كونه خاطئًا تمامًا... سواء علميًا أو ما دون ذلك. |
Ama adamın tek sorunu o da değil. | Open Subtitles | لكن هذه لم تكن المشكلة الوحيدة معه |
Amerika'nın tek sorunu kadınları fazla şımartması! | Open Subtitles | قالت أنه "ثقيل" المشكلة الوحيدة لدى (الأمريكيون) أنهممصدرإزعاجللنساء. آجل. |
Bu kadının tek sorunu House'un eline yanlış şırıngayı alması. | Open Subtitles | المشكلة الوحيدة بهذه المرأة هي أن (هاوس) أخطئ المحقن |
Bu onun tek sorunu. | Open Subtitles | هذه هي المشكلة الوحيدة |
(Gülüşmeler) HP: (Çince konuşuyor) YR: Çin Mandarin dili ile bunu maskelemenin tek sorunu sadece Çin'i ziyaretimde kalpten öğrendiğim bu paragrafı söyleyebiliyor olmam. (Gülüşmeler) Yani tek yapabileceğim bunu değişik tonlamalarda tekrar etmek ve anlamayacağınızı ummak. | TED | (ضحك) هيتين باتيل: (متحدثاً بالصينية) يويو راو: المشكلة الوحيدة هي محاولة التحدث بواسطة لغة الماندرين الصينية في الحقيقة أنا أكرر فقرة واحدة تعلمتها عن ظهر قلب حينما كنت في زيارة في للصين. (ضحك) كل ما يمكنني القيام به هو تكرار تلك الفقرة في نغمات مختلفة وآمل أنكم لن تلاحظوا ذلك . |