Ama bu hafta teslimat için geldiğimde, vicdanım beni alt etti. | Open Subtitles | و لكن عندما جئت لتسليمه هذا الأسبوع، لكن ضميري إستفاق. |
teslimat için El Libre'i ele geçirmeden limana girmenizi, ya da yan tarafıma kurşun saplamanızı istemiyorum. | Open Subtitles | لابد ان اصل الى الميناء قبلكم ..... لأهيئ الليبري لتسليمه لكم او اتلقى قذيفة في جانبي |
Biz sadece onu 08:25'de teslimat için kodlamalıyız. | Open Subtitles | ع(لينا) فقط ترميزه لتسليمه في 8: 25 بالضبط |
Karanlık kulüp odasında elime buruşuk bir kesekağıdı tutuşturup... teslimat için beni iki yerel polis karakolundan birine yollarlardı. | Open Subtitles | فى غرفة النادى المظلمة أحد الرجال يسلمنى حقيبة ورقية ويوجهني إلى أحد دوائر شرطة إنتخابية محلية للتسليم |
Lojistiği biz sağlarız, siz teslimat için orada bulunsanız yeter. | Open Subtitles | سنهتمّ بكلّ التموين، ستكونون هناك فقط للتسليم. |
teslimat için geldim. Stan Larsen. | Open Subtitles | أنا هنا من أجل الحمولة " ستانلي لارسن " |
teslimat için geldim. Stan Larsen. | Open Subtitles | أنا هنا من أجل الحمولة " ستانلي لارسن " |
- Çoktan çıktı bile. Navarro yakında teslimat için burada olur. | Open Subtitles | {\pos(192,220)} لقد سبق وتمّ إخراجه، سيكون (نافارو) هنا في أيّ لحظة لتسليمه. |
Dilsiz kardeşlere de teslimat için hazırlanmalarını söyle. | Open Subtitles | أخبر الأخرسين أن يتحضرا للتسليم. |
Bizim Haraki'ye çocuklar teslimat için hazır de. | Open Subtitles | أبلغ (هراكي) أننا جاهزان للتسليم |
teslimat için değil. | Open Subtitles | لا للتسليم. |