Küçük zihinli erkeklerin, kadınları evde tutabilmek için uydurdukları bir şeydir. | Open Subtitles | طريقة صغار العقول من الرجال لإبقاء النساء في المنزل بعيدا عن طريقهم |
Evi gözaltında tutabilmek için hemen duvarların dışında bir çember kurduk. | Open Subtitles | ...وضعنا محيطاً خارج الجدران ...بأسرع ما يمكن لإبقاء البيت تحت الملاحظة |
O çocukların ailelerini sessiz tutabilmek için para ödedik... | Open Subtitles | ونحن دفعنا لإبقاء عوائل أولئك الأطفال صامتين لذا |
Seni uyanık tutabilmek için. Böylelikle bazı şeyleri görmek zorunda kalacaktın. | Open Subtitles | حتى تبقي مستيقظة اذن لابد انك شاهدتي شيئا ما |
Randall'ı evinde tutabilmek için çaresiz kalmıştı, herhangi bir şeye inanabilirdi. | Open Subtitles | كانت يائسة جدا للإبقاء على راندال بالمنزل كنت لتصدق أي شيء |
Onu canlı tutabilmek için yapabildiğimiz herşeyi sonuna kadar yapmamız gerekir. | Open Subtitles | إلى ذلك الحين، علينا أن نبذل كل ما في وسعنا لإبقائها على قيد الحياة |
Ve bir kere insanlar buranın sahiplerinin bir lezbiyen, bir fahişe ve bir evhanımı olduğunu öğrendiklerinde bu 3 işkadını, ellerindeki müşterileri tutabilmek için sadece masaj işine saplanıp kalacaklar. | Open Subtitles | وعندما كُلّ شخص يَكتشفُ بأنّ مالكيه خندق , عاهرة، و ربّة بيت، تلك سيّداتِ الأعمال الـ3 سَتَلْصقُ إعْطاء التدليكِ والشدّةِ فقط لإبْقاء قائمةِ زبونِهم فوق. |
Uyanıkken herkesi ve her şeyi kontrol altında tutabilmek için çok çaba harcıyorsun böylece rüyalarında sonunda kendini her şeyi bırakmış ve her şeyden kurtulmuş bir şekilde düşerken görmen çok mantıklı çünkü bu senin için bir çeşit fantezi. | Open Subtitles | عندما تكونين مستيقظة تحاولين جاهدة لإبقاء كل الناس وكل الأشياء تحت سيطرتك لذلك في أحلامك |
Zamanın başlangıcından beri, insanlık canileri hapishanelerde tutabilmek için çaba sarfetti. | Open Subtitles | منذ بدء الخليقة سعى البشر لإبقاء الأشرار في السجون |
Arayan hemşire, onu orada tutabilmek için elinden geleni yapmış. | Open Subtitles | الممرضة التي إتصلت، تعمل ما بوسعها لإبقاء مسافتها |
Tüm bunlar bir dansçı kızı kafeste tutabilmek için oldukça meşakkatli bir yol. | Open Subtitles | هذا الأمر برمته يبدو دربًا طويلًا لسلكه لإبقاء فتاة عرض حبيسة |
Sadece ışıkları açık tutabilmek için bunları çerçeveleyip satmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | كان لي لتأطير وبيع هذه طبعات فقط لإبقاء الأضواء . |
Tanrı'ya şükürler olsun ki, McCormicks, bu hayvanları dışarıda tutabilmek için güvenlik sistemi yaptırdı. | Open Subtitles | شكرا لله، (ماكورمك) أرسلوا لي نظام أمنى لإبقاء هذه الحيوانات بالخارج |
Kapısını kapalı tutabilmek için çamaşır makinasının önüne sandalye dayamaktan bıktım. | Open Subtitles | أنا تعبت من رفع كرسي للأعلى مقابل آلة الغسيل... فقط لإبقاء الباب مغلقاً... . |
Valerie neden ailesini, senin saygını, geçimini sırf Julian'ı senden uzak tutabilmek için her şeyi bir kenara atıyor? | Open Subtitles | لمَ تُرى (فاليري) تتخلّى عن كلّ شيء، عن أسرتها واحترامك ومعيشتها لإبقاء (جوليان) بعيدًا عنك فحسب؟ |
Owen Cooper'ı hayatta tutabilmek için inanılmaz bir girişime imza atarak toprak altına girmesinden sonra herkes kahraman vatandaş Walter O'Brien'ın tünelden çocuğun durumu ile ilgili bilgilerle geri gelmesini bekliyor ve dua ediyor. | Open Subtitles | {\pos(192,210)} بعد النزول تحت الأرض في محاولة لا تُصدق لإبقاء (أوين كوبر) حيّاً... {\pos(192,210)} الجميع ينتظر ويدعو أن يخرج المدني البطولي (والتر أوبراين) من النفق بأخبار عن حالة الفتى. |
Seni uyanık tutabilmek için. Böylelikle bazı şeyleri görmek zorunda kalacaktın. | Open Subtitles | حتى تبقي مستيقظة اذن لابد انك شاهدتي شيئا ما |
# Seni sağ salim hayatta tutabilmek için hayatım. # | Open Subtitles | # هذا صحيح , حتى تبقي في آمان وعافية # |
Ben bu ajansı ayakta tutabilmek için kendimi parçalıyorum. | Open Subtitles | أنا أقتل نفسى فى محاولة للإبقاء على هذه الوكالة |
Hamileliğinin son safhalarında onu hayatta tutabilmek için yaratılan bir ilaç. | Open Subtitles | صُمِم لإبقائها حية أثناء المراحل المتأخرة من حملها |
Gurur yapıyorsun ama eğer hemen piyasadaki yerimizi tekrar kazanmak için birşeyler yapmazsak, işyerini ayakta tutabilmek için, bedava işleri hediye edecek olan sadece sen olacaksın. | Open Subtitles | عِنْدَكَ فخرُكَ، لكن إذا نحن لا نَعمَلُ شيءُ لإسْتِعْاَدة تسويقِنا، بسرعة، حَسناً، أنت الواحد الذي سَتَعطي وظائفَ الحريّة التامّةِ لإبْقاء العملِ عائماً. |