Bir tutam tuz, iki tutam su ve karşınızda minicik bir bomba. | Open Subtitles | جزء من الملح و جزئين من الطعام و ستجني من ذلك قنبلة صغيرة. |
Bir tutam tuz, iki tutam su ve karşınızda minicik bir bomba. | Open Subtitles | جزء من الملح و جزئين من الطعام و ستجني من ذلك قنبلة صغيرة. |
Çikolatalı sütün içine bir tutam tuz atın. Tadı daha yoğun oluyor. | Open Subtitles | وضع القليل من الملح في حليب الشوكولاته |
- Öyle. Bir tutam tuz alıp içine at. | Open Subtitles | أوه، قم برش حفنة من الملح على المقلاة |
Karıştır. Bir tutam tuz. | Open Subtitles | و أخفقه مع قليل من الملح |
Bir tutam tuz istiyor ama. | Open Subtitles | يحتاج القليل من الملح. |
Çocuklar, alfabeyi öğrenmek için okula gittiklerinde Essie, çocuklar eve sağ salim dönsünler diye ikisinin de cebine bir tutam tuz ve biraz ekmek koymayı hiç ihmal etmedi. | Open Subtitles | عندما ذهب الأطفال إلى مدرستهم لتعلّم الأحرف، حرصت (إيسي) على أنّ كل واحد منهم حمل القليل من الملح في جيبه، |