| Bilgisayarlar, hataya açık, tutarsız insan hesaplamasının yerini dijital mükemmeliyetin alması için programlanmıştır. | TED | كانت مُبَرمجة الكمبيوتر لتستبدل الحساب البشري المعرض للخطأ والغير متناسق بالإتقان الرقمي. |
| Ama söyledikleriniz meydana gelen gelişmelerle tutarsız. | Open Subtitles | عدا ان كل ما قلتيه لنا غير متناسق مع كل ما يحدث. |
| Bunun kanıtı da hem sıradan insanların hem de aydınların senin çalışmalarını tutarsız bulması. | Open Subtitles | الدليل على ذلك أن الأشخاص العاديون و المثقفون يجدون عملك غير متماسك بالمرة |
| Efendim, kafasına ağır darbe almış. Sarsıntısı var ve tutarsız. | Open Subtitles | سيدي ، لقد تلقت ضربة قوية على رأسها وهي غير متماسكة |
| Son saatlerin ışığında, bunu tutarsız bulurdum. | Open Subtitles | فى ضوء هذة الساعات الماضية أنا أجد أن هذا متناقض |
| Bu nedenle insanlar bu şekilde ölçüm yaptıklarında çok tutarsız sonuçlara ulaşırlar. | TED | و بهذا يجد الناس نتائج غير متناسقة حين يعملون بهذه الطريقة. |
| Her şey karmaşık görünüyor. Yıldızlar birbiriyle tutarsız. | Open Subtitles | كل شيء يثير الحيرة علامات النجوم متناقضة |
| Ama sonra da, kendime tutarsız mesajlar verdiğimi fark ettim. | TED | ولكن ثم فكرت، ألا أقوم أنا بإرسال رسائل متضاربة لنفسي. |
| Diyorum ki, bu eğer bir seri katilse, hareket tarzı tutarsız. | Open Subtitles | انا أعني , أنه اذا كان هذا قاتل متسلسل (فأن النمط غير متناسق (طريقة القتل |
| - Biraz tutarsız biriyim. | Open Subtitles | آه، حسنا، أنا غير متناسق. |
| Ne kadar tutarsız ve iğrenç olsa da. | Open Subtitles | مهما كان غير متماسك وقذر |
| - İstikrarsız, ya da tutarsız? | Open Subtitles | غير مستقر, غير متماسك ؟ |
| Tanrı, kardeşimiz öldüğünde, tutarsız davranmayı yasaklamış. | Open Subtitles | تعلمون، لا سمح الله يبدو أننا غير متماسكة عندما يموت أخونا. |
| Sıklıkla tutarsız davranıyorsun. | Open Subtitles | أنت في كثير من الأحيان غير متماسكة |
| Ne kadar da olsa bu biraz tutarsız, değil mi? | Open Subtitles | هو متناقض إلى حدٍّ ما، مع ذلك، أليس كذلك؟ |
| - Evet, evet. - Bu tamamen tutarsız ve samimiyetsiz-- Başvurusunu sağlık sorunları nedeniyle tamamen insani duygularla yapmıştır. | Open Subtitles | إنَّه شخص منافق و متناقض مع نفسه - التماسه مبني على أسباب صحية و إنسانية - |
| tutarsız birçok şey yapıyorlar. | TED | يفعلون الكثير من الاشياء الغير متناسقة. |
| Bu batıl inancı hep çok tutarsız bulmuşumdur. | Open Subtitles | أتعلم , لطالما وجدتُ أن الخرافات متناقضة بشكل مُزعج |
| Dakika tarihi kayıtları tutarsız. | Open Subtitles | السجلات التاريخية متضاربة |
| Ethan Mascarenhas'ın tutarsız olduğu açık. Bir yandan, yaptığı radyo programında nasıl mutlu bir hayat yaşadığını anlatıyor diğer yandan da ölmek istediği için mahkemeye başvuruyor! | Open Subtitles | دومًا ما يحثُّ مستمعي برنامجه عبر المذياع على مواصلة عيش حياتهم |
| Değişken ve tutarsız tabiatı eşi ve çocuğu için bir eziyete dönüşmüş. | Open Subtitles | ابنته وزوجته معذبان بطبيعته المتقلبة المتضاربة |