Neyse, sırf bizimle uğraşmak için Scooter McGreevy George'un yokluğundan yararlanıp Fillmoreluların kasabanın yarısına dava açmasına neden oldu. | Open Subtitles | على اي حال فقط للعبث معنا سكوتر ماغري استغل غياب جورج جعل سكان فيلمور مقاضاة نصف سكان هذه البلدة |
- Seninle konuşmam gerek. - Bak dostum, benimle uğraşmak için yanlış bir gün seçtin. Beni biriyle karıştırdığın kesin. | Open Subtitles | لقد أخترت يوم سئ للعبث معي لابد انه اختلط عليك الأمر بشخص آخر |
Hiçbir ülkenin ilgilenmek istemediği bu kişilerle uğraşmak için halihazırda prototipi deniyoruz. | Open Subtitles | نحنُحالياًنقمبإختبارنموذجاًأوليّاً.. للتعامل مع أشخاص لا تريد أيّة حكومة يكونون سجناء رسميين لديها. |
Çünkü biz ahmak, uzun beyaz önlüklü doktorlar bununla uğraşmak için eğitildik, bununla değil. | TED | مرة أخرى، لأننا معشر الأطباء الحمقى ذوو المعاطف الطويلة البيضاء قد تم تدريبنا وكتعويذة للتعامل مع هذا، لا مع هذا. |
Asilerle uğraşmak için Cornwall'a gidiyorum. | Open Subtitles | سأذهب الى الكورنوال لأتعامل مع المتمرّدين |
Bununla uğraşmak için aceleye gerek yok. | Open Subtitles | لا يشترط أن يكون هناك عجلة في التعامل مع هذا |
Benimle uğraşan insanlarla uğraşmak için birçok parça tasarladım. | Open Subtitles | لقصد صممت الكثير من هن هذه القدارة لأعبث مع الأشخاص الذين يعبثون معي. |
Onları benimle uğraşmak için piyon gibi kullanıyor. | Open Subtitles | تستخدمهم كبيادق الشطرنج لإغاظتي |
Hastalarla uğraşmak için doktor olmadık mı? | Open Subtitles | أليست معالجة المرضى هي سبب عملنا كأطباء؟ |
Düzeltiyorum, buna seninle uğraşmak için başlamıştım. Ama artık onu düşürmek için yapıyorum. | Open Subtitles | تصحيح، بدأتُ أفعل ذلك للعبث معكَ أنا الآن أتظاهر بمحاولة تحقيق ذلك |
Bugün bizimle uğraşmak için hiç de iyi bir gün değil. Kaçmak için tek şansınız var. | Open Subtitles | اليوم ليس اليوم المناسب للعبث معنا لديكم فرصة واحدة للهروب |
Sue, Will ve Rachel'la uğraşmak için Sam'i hipnotize etti. | Open Subtitles | سو نومت سام مغناطيسياً للعبث بويل و ريتشل |
Bugün bizimle uğraşmak için hiç de iyi bir gün değil. | Open Subtitles | اليوم ليس اليوم المناسب للعبث معنا لديكم فرصة واحدة للهروب |
Görünüşe göre uğraşmak için yanlış iki kadını seçmişsin. | Open Subtitles | يبدو انك اخترت المرأة الخطأ للعبث معها |
Buraya sizinle uğraşmak için gelmedik, yemin ederim. | Open Subtitles | أعدكم, نحنُ لسنا هنا للعبث معكم |
Bu arada ülkemizde hastaneler, sağlık sigortası olmayan hastalarla uğraşmak için yeni bir yol bulmuşlardı. | Open Subtitles | في هذه الأثناء العودة للبيت وجدت المستشفيات طرق جديدة للتعامل مع المرضى الذين ليس لديهم تأمين صحي |
Sheldon, Penny'le uğraşmak için daha iyi bir yol bulmalısın. | Open Subtitles | شيلدون, عليك أن تجد طريقة أفضل للتعامل مع بيني |
Çünkü, bana söylendiklerine göre tüm bu şeyler akıl hastalığınla uğraşmak için başlamış. | Open Subtitles | لأنّه نظراً للطريقة التي أخبروني بها، أن الأمر برمته بدأ كطريقة للتعامل مع مرضك العقلي. |
Asilerle uğraşmak için Cornwall'a gidiyorum. | Open Subtitles | سأذهب الى الكورنوال لأتعامل مع المتمرّدين |
Polise haber vereceğim ama bununla uğraşmak için bana bir gün ver, tamam mı? | Open Subtitles | سأحادث الشرطة ، ولكن ولكن أمهلني يوماً واحدأً لأتعامل مع المشكلة داخلياً ، موافق ؟ |
Saçmalık olduğunu bildiğimiz pek çok şeyi gerçek olarak değerlendirmişseler de, diğer yandan, bu geniş konu ile mantıksal ve sistematik olarak uğraşmak için tutkuları takdire şayandır, ve hakikaten de geçmişle aralarında kırılma noktası oluşturur. | Open Subtitles | أخذو بضعة حقائق نعرفها على أنها هراء لكن بالمقابل، رغبتهم في التعامل مع هذا الموضوع الكبير بنهج منطقي ومنظم هو أمر جدير بالإعجاب |
Ben hiç kimseyle seninle uğraşmak için çıkmam. | Open Subtitles | أنا لن أواعد شخصاً ما لأعبث معك |
Hastalarla uğraşmak için doktor olmadık mı? | Open Subtitles | أليس معالجة المرضى هو سبب عملنا كأطباء؟ |