Ama Donna'nın en büyük destekçisi umulmadık bir yerden geldi. | TED | لكن جاء الداعم الأكبر لدونا من مكان غير متوقع. |
Ve onlar umulmadık şeyler bulmuşlardı. | TED | وما وجدوه كان شيئا غير متوقع. |
Sizinle burada karşılaşmak ne umulmadık bir zevk Bay Fogg. | Open Subtitles | "يا له من سرور غير متوقع بأن أقابلك هنا, سيد "فوج |
Yüzyıllardır, yerli kadınlar dokuma tezgâhlarında karmaşık desenler işleyerek hikâyeler anlatıyorlar ve umulmadık bir maharet, yeni cihaz için bize yardımcı oldu. | TED | لعدة قرون، روت نساء الشعوب الأصلية قصصا عبر نسج أنماط معقدة على النول، ومهارة غير متوقعة ساعدتنا في الجهاز الجديد. |
Su koruma politikaları hiç umulmadık yerlerden çıkabiliyor. | TED | قد تأتي المحافظة المياه من أماكن غير متوقعة. |
Gidişi umulmadık oldu. | Open Subtitles | مُغادرتهُ كانت غير مُتوقعة. |
Ben de tuhaf olduğunu düşünmüştüm ama sonra senin umulmadık şeyler yaptığını hatırladım. | Open Subtitles | -خلتُ هذا غريبًا ، ولكنكَ كنت دومًا شخص يصعب التنبؤ بتصرفاته |
Antrenör Barker sağduyulu davranıp ikinci yarıda takımını müsabakadan çekebilir. Haydi çocuklar. umulmadık şeyleri umma zamanı. | Open Subtitles | هيا يا أولاد توقعوا ما هو غير متوقع |
ve bu hiç umulmadık bir yerde geldi. | Open Subtitles | وتلك الدفعة جاءت من مكان غير متوقع |
Hâlihazırda Kızıl Gezegen etrafında dönen bir uzay aracı, umulmadık bir olayın kanıtlarını gösteren görüntüler yolladı. | Open Subtitles | الصور التي أرسلتها السفينة الفضائية ...التي تدور حاليا حول الكوكب الأحمر تظهر دليل على حدث غير متوقع تماما |
Mesela tamamıyla umulmadık birşey yapsaydım... | Open Subtitles | كما لو اني فعلت شيئا غير متوقع كليا |
Ancak umulmadık son bir düşman daha beklemede. | Open Subtitles | لكن مفترس أخير غير متوقع يقبع منتظراً |
Sadece umulmadık şeyler oldu Bu yüzden şimdi burada bekliyoruz. | Open Subtitles | انها مجرد , وبعض الأشياء غير متوقع لقد حدث... ... حتى الآن نحن في انتظار كل ما في هناك. |
Ancak bu biraz umulmadık değil mi? | Open Subtitles | لكن هذا غير متوقع بعض الشيء، صحيح؟ |
Bana "En büyük haberler umulmadık yerlerden çıkar." demişti. | Open Subtitles | واخبرني ان المواضيع المهمة تحصل باماكن غير متوقعة |
Onun Büyülü Orman'daki varlığı umulmadık sonuçlar doğurabilir. | Open Subtitles | وجودهـا في الغـابة المسحورة قد يكون لـه عواقب غير متوقعة |
Ama aslında bu bilim bana umulmadık cevaplar veriyor. | Open Subtitles | لكن في الواقع العلم .أعطاني إجابات غير متوقعة |
Einstein patent ofisinin arkasında kaybolmuş ve 1905'ten sonra başka hiç bir şey başaramamış olsa bile onun mucizevi yılının bu dört yazısı altın değerinde umulmadık bir dahilik bırakmıştı geriye. | TED | لكن حتى لو كان قد اختفى في الخلف في مكتب براءات الاختراع ولم ينجز أي شيء آخر بعد عام 1905، تلك الأوراق الأربعة لسنته المعجزة لبقيت المعيار الذهبي لعبقرية مذهلة غير متوقعة. |
- Birkaç gün sonra serçe yumurtaları umulmadık bir etki yaratmaya başlar. - | Open Subtitles | "بعد عدة أيام، ظهر لبيض العصفور أعراضٌ جانبية غير متوقعة..." |
Gidişi umulmadık oldu. | Open Subtitles | مُغادرتهُ كانت غير مُتوقعة. |
Ben de tuhaf olduğunu düşünmüştüm ama sonra senin umulmadık şeyler yaptığını hatırladım. | Open Subtitles | -خلتُ هذا غريبًا ، ولكنكَ كنت دومًا شخص يصعب التنبؤ بتصرفاته |