uzaklaştırma emrini çıkaran hâkimin sekreteriyle konuştum. | Open Subtitles | لقد تحدّثتُ إلى موظف القاضي الذي أصدر الأمر التقييدي |
Geçici uzaklaştırma emrini çiğnemeden böyle yapıyormuş. | Open Subtitles | وبذلك كان يفعل مراده دون انتهاك الأمر التقييدي. |
Cornell'ın uzaklaştırma emrini desteklemesine inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أصدق أن (كورنيل) دعمت الأمر التقييدي |
Bu yüzden, yargıcın ona karşı uzaklaştırma emrini daha uzun yapması için bir tavsiye ekledim. | Open Subtitles | لذا أنا اقترح أنّ القاضي سيصدر أمر تقييدي ضدّها |
Keith'in ona karşı çıkarttığı uzaklaştırma emrini çiğnediği için tutuklanmış. | Open Subtitles | لقد اُعتقلت من قبل بسبب انتهاكها أمر تقييدي أقامه (كيث) ضدها. |