| Elbette seksiler -- ama unutmayın, dünyanın yüzde 80'i su kenarında yaşıyor ve bu kritik altyapımızın su altında olduğu anlamına geliyor -- ulaşamayacağımız kısımlar, köprüler ve benzeri şeyler. | TED | أنا أعني أنها جذابة، ولكن تذكروا، أن 80 بالمئة من سكان العالم يعيشون بالقرب من الماء، وهذا يعني أن بنيتنا التحتية الحساسة تحت الماء؛ الأجزاء التي لا نستطيع الوصول إليها، مثل الجسور وأشياء من هذا القبيل. |
| Dr. Oliver Sacks'in belirttiğine göre gerçek sinesteziye sahip insan sayısı belki milyonda birdir, bunlar renkleri duyabilir veya şekilleri tadabilir ve benzeri şeyler, fonestezi ise belli bir ölçüde hepimizin yaşadığı bir şey. | TED | وبذلك ، حيث والدكتور أوليفر ساكس قد تحدث عن كيف ربما شخص واحد في المليون في الواقع له محاسة صادقة ، حيث يسمعون الألوان أو أشكال المذاق ، وأشياء من هذا القبيل ، فوناستسيا هو شيء يمكننا جميعا أن نجربه إلى حد ما. |
| O erkek çocuklarının top oynaması ve benzeri şeyler yapması gerektiğini söylerdi.... | Open Subtitles | إعتقد أن الولد يجب أن يكون خارجا للعب الكرة و أشياء كهذه و |
| Aslında şu anda seni çok özleyeceğim... ve benzeri şeyler söylemen gerekiyor. | Open Subtitles | هذه هى اللحظه التى عندها... ...يجب أن اقول لكى فيها سأشتاق لكى و أشياء كهذه. |
| Sadece nehirler ve benzeri şeyler. | Open Subtitles | صح؟ يوجد فقط الانهار والقرف |
| Kanallar ve benzeri şeyler. | Open Subtitles | القنوات المائية والقرف , نعم |